Aks-i Sadâ – Ahmet Haşim

Gözümde vahşet-i hûnîn-i şems-i garibe bak,
Sesimde ufku soran muhteriz, derin ve uzak
Bu ra’şe… reng-i şeb-âlûd-ı zülf-i mağmûmum,
Bu dişlerimde gülen kanlı rûh-ı mesmûmum,
Bu cebhemin düşünen rengi, titreyen bu elim,
Riyâh-ı leyle-i yeldâyla sönmeyen emelim,
Hulâsa ben… Bana ey reh-neverd-i fâni, bak!

Erîke-dâr-ı zer-iklîli olduğum âfâk,
Ne oldu bilmiyorum, sorma, ey yabancı, bırak,
Ve bil ki râhımı zulmette eyledim ta’kîb,
Ne gölgeler, ne fusûl etti pâyımı terhîb,
Mesâfeler bana sihr-i hayâli öğretti;
Denizlerin ebedî gayz-ı târ ü mümtedi,
Başımda her gece bî-hiss, bî-emel, bî-dâr,
Nücûmu söndürerek yırtılan büyük rüzgâr
Vuhûş-ı rûhumu zehriyle etti perverde; .
Dolaştığım o derin uzlet-i mükedderde
Sularda encümü her akşam eyleyip târâc
Ölen güneşlere onlarla işledim bir tâc;
Kopardığım o nücûmun kalırdı bende zeri,
Zer-i nücûm ile nakş oldu pâyımın eseri,
Ukûs-ı vahşeti ta’kîbe koştuğum gecede;
Bütün semâ düşüyorken tahayyül ü vecde,
Nücûm u hâba karışmış münevver ü muzlim
Sükût-ı nâ-mütenâhîye mezc-i rûh ettim:
Girerdi ruhuma âheste, katre katre semâ,
Erirdi bende bütün şübhe-i beka vü fenâ
Ve böyle kaç gece iklîl-i âsmân ü nücûm
Başımda, samt-ı muhîtâta bir ilâh oldum.

Harîr-i esmer-i rü’yâ ki nesceder mehtâb
Sarardı cismimi bir muhteşem ridâ gibi, âb
Önümde nağme-i mestân-ı şeble hârelenir,
Bu hârelerde bütün âlem-i leyâI eğilir.

Muvâcihim ebediyyette hep gurûrum iken
Ağır, soğuk geceler, bâd-ı âsmân-efgen,
Saçımda haykırarak arza mevt-i evrâkı
Döküp, kavî uzanan her dirahtı, her sâkı,
Önümde ferş ile en sonra ben de ağlarken,
Açık, derin, ebedî, ba’zı titreyen, ba’zen
Gülen bir ince sesin aks-i dûr u münhezimi
Tehî ufuklara reddetti dâimâ sesimi.

Benimle böyle koşan kimdi? Bir gurûra rakîb
Olan o savtı seherierde eyledim ta’kîb:
Yolun dikenleri üstünde bekledim, güldüm,
Ve dinledim… Yine savt-ı muakkibi buldum.

Bu ses; kamerlerin altında pür-tahassüstü,
Gurûba karşı ağır, fecr önünde mûnisti.
Karartılarda soğuk dalgalarla yükselerek,
Olurdu gayz ile memlû-yı ra’şe bir âhenk,
Sular onunla olur dil-derîde, rencîde
Suhûr-ı nâime lerzân olur havâlîde,
O savt-ı hâkimi mebhût-ı âşinâ dinler
Hudûd-ı leylede yüzlerce çeşm-i âteş ü zer…

Fakat bu seste gülen hep benim gurûrumdu,
İnildeyen yine hep sayha-i sürûrumdu;
Ve şimdi zülmet ü vahşette her emelden uzak,
Bu savt-ı gâib ü hem-râhı isterim tutmak!

(Resimli Kitap, Ekim 1908)

Göl Saatleri, 1921


Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.