–Yine gülerken–
Güldün; şeb-i şi’rimde bütün şi’r ü emeller
Pür-hande, pür-âhenk ü pür-âvâz döküldü;
Mehtâb-ı ziyâ, fecr ü şafak, nûr döküldü
Reyyân-ı emel, mest-i hafâ… şûh-ı münevver…
Güldün; şafak-ı şi’rime altınlı ziyâlar
Bir ufk-ı ezelden gülerek şimdi saçıldı;
Güldün güzelim, rûhuma handân ü müzehher
Gül-hande-i tâbân-ı lebin şimdi saçıldı…
Güldün; gülerek, güldü bütün şi’r ü hayâlim
Güldükçe hayâtım gülecek hep ebediyyen
Hüznüm yine senden bana, mâtem yine senden!
Her lem’a-i aşkın bana her nûra bedeldir
Her hande-i nûrun bana bir şi’r-i emeldir;
Bir şi’r-i emelsin bana ey şi’r-i hayâlim!..
(Mecmua-yı Edebiye, 20.02.1902)