Sessiz İnziva

Rüyalarımı restore ediyorum. Orada burada dolanarak saklayamam sırlarımı gerçi. Kalabalık asla kavrayamaz acılarımı ama herkes için umut bağladığı ya da umutlarının inzivaya çekilme noktasını işaret eden bir ‘ama’ vardır muhakkak. Diyebilirsin, ne alaka? Haklısın da ama kim haksız ki zaten bu dünyada? Sokakta yanından geçerken senden ürken o kedi de haklı. Sen hiç senden kaçan yeni doğan kedi gördün mü? Çünkü o kedi senden, türünden korkması gerektiğini öğrenmemiştir. Oysa travmaya uğrayan her canlı olası tehlikelere karşı daima tetiktedir. İhanet, şiddet, yalanlar… Şiddete maruz kalan bir insana ani bir hareketle yaklaştığında korkup kaçabilir. Belki de tek derdin ona sarılmaktır ama bil bakalım menüde ne var… Aşk olmadığı kesin. Korku? İhtimal dâhilinde.

Benliğimin en derinlerinde susmak bilmeyen örselenmiş bir kadın var. Hırçın ama bezgin de. Klavyeye bakarak yazdığımda daha verimli yazılar çıkıyor aklımdan ama ekrana bakmak da gerekiyor nerede hata yaptım ya da hata yaptım mı diye. En basiti yazıklarımı tekrar okumam lazım, belki de ekleme gerekir diye ya da çıkarma. Matematiğim çoğunlukla iyi olmadı. Sevemediğim bir derstir, sayıları da sevmem. Harfler ise benim daimî dostum ama ben biraz ihmalkârım onlara karşı. Eskiden sıkı sıkıya sarılırdım cümlelerime. Şimdi sarıldığım daha güçlü şeyler var diyedir belki, bilemiyorum ama yine de yazmak kendi evrenimi istediğim gibi şekillendirmenin yegâne kanıtı benim nazarımda. Aksini düşünen varsa fikrini kendine saklasın, ben konuşuyorum.

Konuşmaktan bıkmayan o kadın zaman zaman yüzeye çıkıyor. Evet, benliğimin derinliklerinde olan. Benim esaretimde olması gerekirken bazen kontrolü o ele alıyor hatta bazen çok sık bazen oluyor. Sen hiç kendine tahammül edemediğin çeyrek bir zaman diliminde sıkışıp kaldın mı? Yelkovanla akrebin arasında kaldığın oldu mu? O küçük üçgenin dışına çıkamadığın, zaman daralırken ve zamanın kolları seni sürekli itip alanını daraltırken nefes almanın bile bir lütuf olabileceği gerçeğiyle yıllandın mı? Şarap yapardı dedem. Bir keresinde şarap henüz şırayken onu normal bir içecek zannedip içmiştim. Sirkeden hallice tadı boğazımı yakarken öksürüklere boğulmuştum. Henüz okuma yazmayı bilmediğim zamanlarda tanıştığım o tarifsiz nefes alamama korkusunun ömrüm boyunca yakama yapışacağını hiç tahmin edemezdim. Hayır, bir daha öyle bir tatla yüzleşmedim ama tadı tuzu olmayan bu boğulma hissi hiç şüphesiz o susmayan kadının emaresiydi. Benim bir parçam olan, tahammülüm olmayan gerçekleri içimin kıyılarına vuran o kadın.

Yaşadığım tüm argümanların arkasında yine ben varım, biliyorum. İnsan daima kendi sonunu hazırlar, mottom olmasa da ezbere biliyorum. Çığlıkların acısı tembel okşayışlara dönüştü son zamanlarda. İyileşmek mümkün ama ilaç firmalarının vadettiği iyileşmeden bahsetmiyorum. Kendi yaralarını sarmaktan, izi derinlere gömülecek dikişler atmaktan bahsediyorum. Rüyalarımı restore ediyorum. O kadın bazı şeyleri kabullendi. O kadın değişti, güzelleşti ve gençleşti. Huzura tam olarak erişemese de biraz dinlenmeye karar vererek sessiz bir inzivaya çekildi. Şimdi yoluma bakma vakti. Diyebilirsin, biz şimdi ne konuştuk diye ve haklısın da ama kim haklı değil ki bu dünyada? Sokakta yanından geçerken senden ürken kedinin korkmasına sebep olanlar gibi olma. Söylediklerimi fazla dramatik bulabilirsin elbet ama durma, söylediklerime sağırlaşma. Birilerine dünyada hâlâ iyi şeyler de olduğunu kanıtla. Ben gördüm, biliyorum. Kalemimi ihmal etmemi sağlayacak kadar çok mutluluk çarptı bana. Bir hız treniymişçesine üzerime geldi ve raylara bağlıydım büyük bir umutla. Çığlıklarım sustu nihayet, şimdi onlar huzurla çevrili sessiz inzivada.

Çağla Fulya

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.