1.Victor Hugo, romantizm akımının en önemli temsilcilerinden biridir ve Fransa’da dünyaya gelmiştir. Ülkesinde yaşanan olaylar he daim ilgisini çekmiştir. Edebiyatta politik konulara sıklıkla yer vermiştir ve giyotine adanmış bir roman yazmıştır. (Bir İdam Mahkumunun Son Günü). Romancılığının yanı sıra, oyun ve şiirlerde de oldukça başarılıdır hatta ilk tanınması yazdığı şiirleriyle gerçekleşmiştir. Kaleme aldığı “Sefiller” romanı tüm dünyada büyük yankı uyandırmış ve birçok filme konu olmuştur. Aynı şekilde hüzünlü bir aşk hikayesi ardında anlattığı Paris sokaklarındaki tarihi gerçeklikler “Notre Dame’ın Kamburu” eserinde ortaya çıkmıştır. Kızının ölümü Hugo’yu çok yıpratmıştır ve kızına adadığı pek çok şiir bulunmaktadır. En ünlü ve en sevilen şiiri “Ağlamak İçin Gözden Yaş mı Akmalı” isimli eseridir.
“Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
Saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
Solması için gülü dalından mı koparmalı?
Pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
Öldürmek için silah, hançer mı olmalı?
Saçlar bağ, gözler silah, gülüş, kurşun olamaz mı?”
2.Yorgo Seferis, son yılların en önemli şairlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Aslen Yunandır ancak Urla’da doğmuştur. Atina’da uzun yıllar yaşamış ardından Paris’te başarılı bir eğitim almıştır. 1963 tarihinde Nobel Edebiyat Ödülüne layık görülmüştür. Simgecilik ve sembolizm anlamında öncü bir edebiyatçı olarak kabul edilmektedir. Lirik şiirler yazar ve alt temada yoğun bir hüzün ve özlem duygusu hissedilir. Şairin en çok rağbet gören şiiri, “Beyaz Kağıt” eseridir.
“Ne idiysen onu yansıtan
amansız bir ayna şu beyaz kağıt.
Senin sesinle konuşur beyaz kağıt
senin gerçek sesinle
beğendiğinle değil;
senin eserindir, boşuna harcadığın
bu hayat.
Yeniden ele geçirebilirsin belki
seni başladığın yere
fırlatan bu kayıtsız nesneye
tutunabilirsen eğer.
Bunca yer gezdin; aylar , güneşler gördün
ölülere, dirilere dokundun
inlemesini bir kadının
kinini büyümemiş bir çocuğun –
ama bir hiç olacak bütün bu duydukların
sen bu boşluğa güvenmedikçe.
Yitirdiğini sandığın şeyleri bulacaksın
belki orada:
gençliğin filizlenişini, yaşlılığın çöküşünü.
Hayatın sen ne verdiysen odur
bu boşluk sen ne verdiysen odur
bu beyaz kağıt.”
3.Vladimir Mayakovski, fütürizm akımının en önemli şairlerindendir. Gürcistan’da doğan edebiyatçı radikal bir Sovyet destekçisidir ve eserlerinde politik konuları her daim öne çıkarmaktadır. Çok kez tutuklanmıştır. Toplumcu tarzda üretim yapan şair, Nazım Hikmet’i fazlaca etkilemiştir. Serbest şiir geleneğini, kalıpları yıkmayı ve kafiyesiz mısralar üretmeyi yeni bir fikir olarak kendi yazdıklarında uygulamıştır. Yazdığı oyunların yanı sıra film senaryoları da mevcuttur. Hayalindeki toplumu pratikte göremeyince önce hicivler yazmış sonra ise bunalıma girmiş ve yalnızlığa sürüklenerek intihar etmiştir. Adıyla birlikte anılan en ünlü şiiri “Şair İşçidir” başlıklı eserdir.
“Bağırırlar şaire:
‘Bir de torna tezgâhı başında göreydik seni.
Şiir de ne?
Boş iş.
Çalışmak, harcınız değil demek ki…’
Doğrusu
bizler için de
en yüce değerdir çalışmak.
Ve kendimi
bir fabrika saymaktayım ben de.
Ve eğer
bacam yoksa
İşim daha zor demektir bu.
Bilirim
hoşlanmazsınız boş lâftan
kütük yontarsınız kan ter içinde,
Fakat
bizim işimiz farklı mı sanırsınız bundan:
Kütükten kafaları yontarız biz de.
Ve hiç kuşkusuz
saygıdeğer bir iştir balık avlamak
çekip çıkarmak ağı.
Ve doyum olmaz tadına
balıkla doluysa hele.
Fakat
daha da saygıdeğerdir şairin işi
balık değil, canlı insan yakalamadayız çünkü.
Ve doğrusu
işlerin en zorlusu
yanıp kavrularak demir ocağının ağzında
su vermektir kızgın demire.
Fakat kim
aylak olduğumuzu söyleyerek
sitem edebilir bize;
Beyinleri perdahlıyorsak eğer
dilimizin eğesiyle…
Kim daha üstün, şair mi?
yoksa insanlara
Pratik yarar sağlayan teknisyen mi?
İkisi de.
Yürek de bir motordur çünkü
ve ruh, onun çalıştırıcısı.
Eşitiz bizler
şairler ve teknisyenler.
Vücut ve ruh emekçileriyiz
aynı kavganın içinde
Ve ancak ortak emeğimizle
bezeriz evreni
marşlarımızı gümbürdeterek
Haydi!
laf fırtınalarından
ayıralım kendimizi
bir dalgakıranla.
İş başına!
Canlı ve yepyeni bir çalışmadır bu.
Ve ağzıkalabalık söylevci takımı
değirmene yollansın dosdoğru!
Unculuğa!
Değirmen taşı döndürmeye laf suyuyla!”
4.Edgar Allan Poe, kısa hikayeler denilince aklımıza ilk gelen öykücülerdendir. Özellikle yazdığı korku ve gerilim dolu eserlerle pek çok hayranı bulunmaktadır. Polisiye türünde ürettiği eserlerinin ciddi bir takipçisi vardır. Romantizm akımının yine önde gelen şairlerindendir. Eleştirmenlik ve editörlük gibi meslekler yapsa da pek çok okuyucu onu şiirleriyle tanımaktadır. “Annabel Lee” şiiri, herkes tarafından çok beğenilmekte ve günlük hayatta sıklıkla okunmaktadır.
“Senelerce senelerce evveldi
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz
İsmi; Annabel Lee
Hiç birşey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekten başka beni
O çocuk ben çocuk, memleketimiz
O deniz ülkesiydi
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee
Göklerde uçan melekler
Kıskanırlardı bizi
Bir gün işte bu yüzden göze geldi
O deniz ülkesinde
Üşüdü bir rüzgarından bulutun
Güzelim Annabel Lee
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni
Mezarı oradadır şimdi
O deniz ülkesinde
Biz daha bahtiyardık meleklerden
Onlar kıskanırdı bizi
Evet !Bu yüzden “Şahidimdir herkes ve deniz ülkesi”
Bir gece rüzgarından bulutun
Üşüdü gitti Annabel Lee…
5.William Shakespeare, yazdığı meşhur oyunlarla bilinmektedir. Adını duymayan ve Shakespeare’ı tanımayan neredeyse yoktur. Her ülkede ve kültürde sahnelere taşınan en az bir eser mutlaka bulunmaktadır. Büyülü sözler ve yaptığı kelime oyunlarıyla okuyucuları kendine bağlamaktadır. Eserleri genelde romantik öğeler taşımakta ve karşıdaki alıcıları hüzünlendirmektedir. İngiltere’de ulusal şair olarak kabul edilmektedir. Sone türünü, eserlerinde sıklıkla kullanmıştır. Onur Ünlü tarafından sinemaya aktarılan şiiri “Sen Aydınlatırsın Geceyi” oldukça sevilmekte ve beğenilmektedir.
“Yarayla alay eder yaralanmamış olan
Bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederlerden
Sen çok daha parlaksın çünkü
Sen tüm göklerdeki yıldızların ilki
Sen aydınlatırsın geceyi.”
Şimal Yanpınar