Aynada kendine nasıl bakıyorsun? Bakabiliyor musun? Bakarken kendinden utanmana sebep olan anılarınla yüzleşiyor musun? Kendi yansımanda sana yabancılaşan detaylar yakalıyor musun?
Evet, yine sorularla ve sorunlarla geldim. Neden bunu yadırgıyorsun? Sorgulanacak sayısız şey varken ömrümüzde, bir şeyleri merak etmememi nasıl beklersin? Cevap aramakla geçer çoğumuzun ömrü. Evet, çoğumuzun çünkü bazıları o kadar şanslıdır ki bu bozuk düzende hiçbir terslik görmeyecek kadar kördür. Cehalet mutluluğu getirir mi bilmem ama merak içinde olmamanın verdiği gereksiz huzura erişseydik şu an çamaşır yıkamak gibi basit bir iş bile bizi tatmin edebilirdi. Gerçi, temiz kıyafet giymek hâlâ tatmin edici ama yeterli değil. Bir şeyleri merak ettiğin kadar mutsuzsun.
İnsanın başına ne gelirse meraktan gelir sözüne inanırım ama buna farklı bir açıdan da bakarım. Merak, sayısız mutsuzluğu beraberinde getirir. Bir şeye dair neden sorusu belirirse aklında yandın çünkü neden’ler asla bitmez. Bilirsin, insan vücudundaki damarlar uç uca bağlanırsa dünyayı bilmem kaç kez turlarsın vesaire vesaire. İnan bana insan vücudundaki damardan daha fazla neden var bu hayatta. Bunu neden mi sorguluyorum? Gülümse, parmağım deklanşörde, çekiyorum.
Aynada kendine nasıl bakıyorsun? Bakabiliyor musun? Bakabilecek yüzün var mı yoksa yüzsüz müsün? Sen de aynayı kirletiyor musun? Ayna kirlenir mi diye düşünme, kirlenir elbet. Bizler kirletiyoruz onları. Bazen öylesine kirli oluyoruz ki, onlara da bulaştırıyoruz ve bir zaman sonra aynaya bakmak o kadar da güç olmuyor çünkü onlar bizden daha kirli oluyor.
Bir düşün nelere bulaştığını. Küçük bir çocuk gibi insan, yürürken elini kirli duvarlara sürtmeyi ihmal etmiyor. Duvar bitince sıra parmaklıklara ya da başka şeylere gelebilir ama sebepsizce yaptığı oyunu sürdürüyor. Yolda elini sürtecek bir şey bulamayınca belki de elini üzerine sürtüp elindeki kirden kurtuluyor ama şimdi kirli olan elbiseleri. Zamanla büyüyor bu saçmalık ve insan her şeyini eline yüzüne bulaştırıyor. Sonra bir sabah uyandığında aynaya bakıyor, bakamıyor. Sonra bir sabah ve başka bir sabah daha deniyor ve en sonunda aynayı o kadar kirletmiş oluyor ki, kirden dolayı kendi üzerindekiler artık o kadar da göze batmıyor.
Aynaları kirletiyoruz. Aynalar kirlenir mi diye düşünme, kirlenir elbet. Yıkanıp arınmadan pisliğimizden, kendimize bakmaya kalkışıyoruz ve kendi yansımamızda gördüklerimiz hoşumuza gitmeyince karşımızdakini de kendimize benzetiyoruz. Üstelik bunu sadece aynalara yapmıyoruz. Buradaki “kim” ya da “ne” sorusunun cevabını biliyorsun. Gülümsüyorum, parmağın deklanşörde mi?
Çağla Fulya
One thought