Evime çok da uzak olmayan, yalnızca günbatımını izlemek ve şehre, pazara inmek için kullandığım köprünün ortasında duruyorum. Neredeyse tamamı dökülmüş seyrek sarı saçlarıma yavaşça dokunan rüzgâr, gelmekte olan kışın ve güneşin bize kısa süreliğine veda edeceğinin habercisi. Pek de hareketli bir yer olmayan küçük kentimin minik evlerinin tamamını görebiliyorum. Sokakta meyve, sebze, kuruyemiş satan kadınların sesleri ve hızlanmaya başlayan rüzgârla birbirine çarpan kuru yaprakların hışırtısı kulaklarıma ulaşmadan birbirine karışıyorlar. Yanımda, yakınımda kimse yok. Yalnızca kuşlar uçuşuyor tepemde. Benimle dalga geçer gibi kafamın üstünde daire şeklinde dönüyorlar. Başımı kaldırıp üzerimde oluşturdukları dönen daireye bakıyorum.
Selin Ak