Son gelen yolcuyla kapanan kapı -gitme vakti- düşüncesinin zihinlere yerleşme anı. Koltuk rahat mıydı, oturdum işte, rahat olmasa ne yapacaktım? Şikayetinle ne değişecekti? Sadece aklından geçenleri hiçbir zaman öğrenemeyeceğin bir çift göz durup bakacaktı karşında. Sanırım rahattı koltuklar. Bir çift göz kalsın yerinde. İkram ne zaman acaba? Aceleci gördüm kendimi. Mavi perdeleri katlı büyük camın ardından izlediğim anlık değişen görüntüler. Evet, koltuklar rahattı ve ben de rahattım, şimdilik. Uyku mu, belki sonra. Koridorda gezinen parlak saçlı bir genç. Hiç oturmaz mı acaba? İsim kontrolü mü? Evet, o benim. Herkesin ismini bilen tek kişi oydu. Benim bildiğim ise sadece yanımdakinin ismi. ”Rıfat” diyordu parlak saçlı genç. Konuşmayı sevmez bir hali var Rıfat’ın. Bir baş hareketiyle onaylıyor. Kepsiz verilen asker selamı gibi. Başında kep varmış zannedip de verilen kepli selam, komutanımın sinir hücrelerini harekete geçirmişti ve sadece gözleriyle yeterince şey anlatmıştı. Yolculukları sever miydim hâlâ bilmiyorum. Hangi araçla gittiğimin bir önemi var mıydı? Çoğu kişiye göre vardı. Bana göre var mıydı bilmiyorum. Arka tarafta mırıldanmalar. Rıfat sanırım rahatsız oldu. ”Biraz sessiz lütfen.”
Enver Karahan