Kimsesizliğin arsız merdivenlerinde soluklandım uzunca bir süre. Öyle bir harabeydi ki içim, kapılarda eksikti menteşe. Döktüğüm gözyaşları kazağımı ıslattı defalarca ama yetmedi içimdeki enkazı dindirmeye. Sonra anneannemin, “Bahçeyi süpürürken önce yerleri ıslat, toz kalkmasın,” dediğini anımsadım yeniden. Bu sefer anılarımı gözyaşı akıtmadım, yağmuru bekledim. Süpürdüm hepsini zamanın çok gerisine.
Çağla Fulya