Platonikliğin Hallicesi: Persephone ve Hades

Dillere destan olan, herkesin gıpta ederek baktığı veyahut da özel bir tanışma hikâyesi olan aşklarda tuzak, plân ya da platoniklik elbette ki beklenemez. Bu kadar büyülü olan bir duygunun, zorla değil de, karşılıklı ve isteyerek yaşanması o iki insanın ilişkilerinin sağlıklı ilerlemesini sağlar ve belki de ortaya, dillere destan olacak ve ebediyete kadar gidecek bir aşkın doğmasına neden olur. Tabii ki, her aşkın başlangıcı nasıl ki aynı değilse, o hikâyenin kahramanları da farklı olur hâliyle. Durum böyle olunca da platonikliğin, kurnazlığın ve elde etme arzusu adı altında geçen, ‘aşk’ kavramı da bambaşka bir boyuta taşınıyor. Tuzaklarla bezeli bir aşkın doğuşu da diyebiliriz aslında, lâkin Hades’in Persephone’u kaçırması ve ona tuzak kurması, ‘aşk’ dediğimiz olgu için fazla platonikliğe kaçıyor. Bu yüzden platonikliğin hâllicesi dersek de abartmış olmayız. Kendisini sevmeyen bir kadını yanında tutarak, belki de en büyük kötülüğü âşık olduğunu iddia ettiği kadına yapıyor. İddia ettiği diyorum, çünkü, aşk sandığı şey tamamen platoniklikten ibaret olan bir duygu sadece. Belki sahip olma hırsından, belki de onu yanında tutarak, Persephone’un da kendisi ile aynı hisler beslemesini umut ettiğinden, bunu bilemeyiz.

Platoniklik, tuzaklar, elde etme arzusu derken bir de Persephone ve Hades’in akrabalık durumu ortaya çıkıyor. Hikâyelerine geçmeden önce biraz da bu konuya değinmek istiyorum aslında. Hades, Olimpos’taki üç büyük Yunan tanrısından birisidir, aynı zamanda Zeus ve Poseidon ile de kardeştir. Zeus kral olduğu zaman, yeryüzünü kura sonucu kendi aralarında paylaşırken, Zeus’a gökyüzü, Poseidon’a denizler ve Hades’e ise yer altı düşüyor. Yeryüzü ve Olimpos Dağı ise üçünün ortak paydası idi aslında. Persephone, Zeus ile tarımın ve bereketin tanrıçası olan Demeter’in kızıdır.

Persephone’un arkadaşlarıyla çiçek toplamaya gitmesiyle başlıyor her şey. Çiçekleri toplarken arkadaşlarından biraz uzaklaşır, Hades, zehirli okunu o zaman devreye sokar, çünkü, tam o esnada oldukça güzel ve göz kamaştırıcı olan nergis çiçeği Persephone’un tam karşısında duruyordur. Tüm cezbediciliği tuzağa çağrı gibi… Ki, öyle de olur zaten. Bu çiçek oraya Zeus tarafından yerleştirilmiştir ve âdeta bir güneş gibi parlıyordur. Işığa çekilen pervane misali, Persephone’da o büyüleyici gözüken nergis çiçeğini koparmaya gider. Tam o esnada olanlar olur, Persephone çiçeğe doğru elini uzattığı sırada yer yarılır ve Hades, siyah atlı arabası ile beraber yarıktan çıkarak, Persephone’u kaçırır. Persephone’un ise asıl ismi Kore’dir ve Persephone ismini Hades, onu yer altına kaçırdıktan sonra vermiştir.

Persephone, orada, Hades’in sunduğu nardan biraz yedikten sonra, ‘’Ölüler ülkesinde, bir şey yiyenlerin, yeryüzüne çıkma hakları bulunmamaktadır.’’ kuralından dolayı, ölüler ülkesinde kalmak zorunda kalmıştır. Demeter ise kızının çığlığını duyar, onu arar fakat bulamaz. Çektiği acı ve duyduğu üzüntüden dolayı Demeter, hayata küser. En sonunda her şeyi bilen ve gören, güneş tanrısı Helios, Demeter’e kızının kaçırıldığını ve yer altına götürüldüğünü söyler. Kimsenin görmediği kaçırılmayı gören kişiler sadece Persephone’un babası Zeus ve Helios’tur, ancak onlarda bu işe karışmanın doğru olmadığını düşünüp, susmaya karar verirler. Ama, ne kadar böyle bir karar verirlerse versinler, Helios en sonunda doğru olanı yapar. Demeter, tanrıça olduğu kadar nihayetinde bir annedir; üstelik kızını çok seven ve düşkün olan bir anne.

Bütün bunlardan sonra Demeter, Olympos’tan kaçar, bir anne olarak yüreği sızlayarak, inzivaya çekilir. Demeter’in kendini kapatıp, küsmesiyle beraber toprağın da bereketi kalmaz, bu doğrudan insanları da etkiler ve kıtlık tehlikesi ile mücadele etmek zorunda kalırlar. Hayvanların ölmesi, dünyanın kurumaya başlaması, kuraklık ve bitkilerin artık verimli olmaması da cabası tabii… Demeter’in kendini geri çekmesi ve insanlığın sonunun yaklaşması, Zeus’un harekete geçmesine neden olur. Demeter ve Hades arasında bir anlaşma sağlamaya çalışır ancak Demeter buna kulak asmaz. Yalvarmaların ve çabalarının boşa gittiğini anlayan Zeus, sonunda Persephone’un, yılın üçte ikisini, yani çiçek açma ve meyve zamanını, annesi Demeter’in, geri kalan üçte birini ise yani kışı da kocası Hades’in yanında geçirmesine karar verir. Sağlanan şartlar doğrultusunda da toprağa yeniden bereket gelir, düzen normal işleyişine devam etmeye başlar da diyebiliriz. Neticede annesi, kızının ne kadar Hades ile beraber kalmasını istemese de, o mutlu olduğu sürece, anneliğin vermiş olduğu içgüdü doğrultusunda; Persephone yeryüzüne her çıktığında Demeter baharı getirir. Persephone ise Hades’in eşi ve ölüler ülkesinin tanrıçası olmak zorunda kalır. Bence en vurucusu olan ise doğan hiçbir çocuğunun Hades’ten olmaması. Yeryüzüne bahar gelirken, Persephone’un kalbine kış geldi. Annesi ne kadar kızı için evrene baharı müjdelese de, Persephone’un içi ayazda kaldı bir kere.

Hades’in durumuna gelecek olursak, Demeter ile anlaşma sağlanmadan önce bile sırf Persephone kendisini bırakıp gitmesin diye, kıza birkaç nar tohumu yedirmiş ve kararını değiştirmesine neden olmuş. Bu, yer altı meyvesinin tohumlarını yiyen kişi, yer altı dünyasını özlemeye başlarmış. Kurnaz Hades’de bunu bildiği için, aleyhine olabilecek durumu lehine çevirmeye karar vermiş. Tabii, kendini kandırmaya çalışsa bile Demeter, kızının isteksiz olduğunu bildiği için, ‘’Kocamın yanında kalmak istiyorum.’’ demesine çıldırmış. Bir anne için zaten aksi mümkün olamaz, kızının mutsuz bir yuvası olması ve buna mahkûm edilmesi de sabrını taşıran son nokta olur. Hades ve Demeter’in savaşı da burada patlak verdi.

Velhasıl kelam, özetleyecek olursak, tek taraflı duygular yaşanan ilişkilerde veyahut arkadaşlıklarda birini bağlasan durmaz. Hades, o tohumu Persephone’a yedirse bile, karısını orada zorla tuttuğunu, ağladığını, yatağından çıkmadığını elbette ki biliyordu. Buna rağmen kendini kandırdı. Ama bence en çokta kalbini kandırdı, Persephone’u takıntılı bir şekilde oraya koydu ve hapsetti; kimsenin de onu oradan almasına izin vermedi. İkili ilişkilerde bir şey varsa vardır, yoksa da yoktur. ‘’Zorla güzellik olmaz.’’lafını çiğneyen Hades, belki de yaşamı boyunca içten içe karısının onu sevmemesi ile sınandı. Persephone anne oldu ama Hades baba olamadı. Aşklarının meyvesi olması gerekirken, o meyvenin içi çürük çıktı. Platonikliğin hâllicesini yaşayan Hades’in elinde ise, o kadar gücü ve kudretine rağmen, aşksız bir kadın kaldı.

Sude Yenin

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.