Tutunamayanlar Romanında Postmodernizm Etkisi

Türk edebiyatının en başarılı ve önemli romanlarından biri olan “Tutunamayanlar”, Oğuz Atay’ın ilk eseri olma özelliğini taşımaktadır. Oldukça karmaşık bir yapısı olan Tutunamayanlar, dikkatli bir okuma gerektirmektedir. Yazar bilinçli bir tutumla Türk romanına yeni bir boyut kazandırmayı hedeflemiş ve bunu başarmıştır. Roman adının da işaret ettiği üzere “tutunamamış” bir Türk aydınının zamanla hayattan iyice koparak intihara sürüklenmesini ele alan çok katmanlı bir eserdir. Bireyin toplum değerlerine uyamayarak topluma ve hatta kendine yabancılaşması, giderek yalnızlaşması, iç dünyasına çekilmesi ve varoluş sancıları çekmesi romanda üzerinde en sık durulan konulardır. Romanda olaylardan ziyade iç hesaplaşmalar, sorgulamalar ve değerlendirmeler ön plandadır. Yazar esas anlatmak istediklerini bireylerin iç dünyalarını tahlil ederek aktarmaya çalışır. İç içe geçmiş anlatılardan oluşan roman bu anlatıları birbirleriyle ustalıkla çakıştırır. Roman romanın yayıncısının, romanı yazan ve geçirdiği dönüşümü aktaran Turgut’un ve Turgut’un değişmesine intiharının ardında bıraktığı belgelerle katkı sağlayan Selim’in birbirini besleyen anlatılarını bir arada sunar.

Roman “Sonun Başlangıcı” adlı bölüm ile başlar. Bu bölümde bir gazete yazarı kendisine gelen büyük bir paketi açarak içinden kendisine gelen mektubu be büyük bir kısmı elle yazılmış sayfaları çıkarır. Bütün bunları gazeteciye gönderen kişi gazetecinin trende tanıştığı Turgut Özben’dir. Herkesi ve her şeyi terk ederek kayıplara karışan Turgut’un gönderdiklerini yayınlayan gazeteci burada anlatılanların gerçekliğini vurgulamaktadır. Bu bölümün hemen ardından gelen “Yayımlayıcının Açıklaması” adlı önsözde ise anlatılanların gerçeklikle bir ilişkisi olmadığı belirtilerek bir önceki bölümdeki gerçeklik iddiası yıkılmış olur. Gazeteci romanda anlatılanların gerçekliğini vurgularken yayıncı romanın bir kurmaca olduğunu ifade etmektedir. Yazar bu tezatla birlikte gerçekçi romanlarla alay ederek gerçekle oyunu bir arada sunmuştur. Roman daha en baştan okuyucu ile oynamaya başlamış, karmaşasının sinyallerini vermiştir.

Sık sık anlatıcının değiştiği roman Turgut’un yakın arkadaşı Selim Işık’ın intiharının haberini bir gazetede okumasıyla başlar. Bu haber Turgut’u derinden sarsar, Turgut bu haberin üstesinden gelemez. Selim’in intiharının arkasındaki nedenleri sorgulamaya başlayan Turgut iç dünyasına çekilerek sürekli Selim’i düşünür. İçindeki huzursuzluğu eşi Nermin’den bile saklayan Turgut bir gün Selim’in annesine baş sağlığı dilemek için Selim’in intihar ettiği eve gider. Burada Selim’in annesinin Selim’in çok yakın arkadaşı olarak tanıttığı Burhan ile tanışan Turgut bu durumu kıskanarak kendisinin Selim ile yakınlığını gösterebilmek ister. Ardından Selim’in intihar ettiği odaya giren Turgut burada Selim’e ait birçok nota ulaşır. Bu notları okumakla okumamak arasında gidip gelen Turgut en sonunda kendini tutmayarak Selim’e ait yazıları okumaya başlar. Bu notlar onu Selim ile ilgili birçok detayı bilen Süleyman Kargı’ya yönlendirecektir.

Süleyman Kargı, Selim’in askerlik yaptığı sırada tanıştığı bir kimsedir. Turgut, Selim hakkın aklını kurcalayan her şeye bir cevap bulabilmek için Selim’i tanıyan herkes ile iletişime geçmeye karar vererek Kargı’nın kapısını çalar. Süleyman Kargı, Turgut’a Selim’in yazdığı “Dün, Bugün, Yarın” başlıklı şarkıları ve kendisinin eklediği açıklamaları verir. Esasında açıklamalar Kargı’ya değil Selim’in kendisine aittir. Selim’in hayatı ve kişiliği hakkında pek çok bilgiyi barındıran şarkılarda kullanılan dil kimi zaman kafiyeli iken şiirlerin bazı kısımları serbest şekilde kaleme alınmıştır.

Birinci şarkı 14’lü hece vezniyle ve düz kafiyeyle yazılmıştır. 1930’lu yıllarda Türk şiirinde yaygın olarak tercih edildiği bu ölçünün kullanıldığı şiir üslûp bakımından da bu yıllardaki şiirlerle benzerlik taşır. İkinci şarkıda ise Nazım Hikmet’in üslûbu ve şiir tekniğinin parodisi yapılır. İkinci şarkı Selim’in çocukluğunda ailesiyle beraber Ankara’ya gelişini ve burada okula başlamasını anlatır. Otoriter bir Ankara mahallesinde yaşayan Selim okulda ceza dolu bir sistemin parçası olarak işlemeyen bir eğitim düzeninin çarklarının dişleri arasında ezilir. Bu nedenle Selim okuldan soğur ve iyice özüne döner, içine çekilir. Selim’in çocukluk ve ilk gençlik yılları onun ilerideki yaşantısına olumsuz anlamda ket vuracak niteliktedir. İkinci şarkı Selim’in ilkokulu bitirmesiyle son bulur. Şarkı iyi olmayı ve kurallara riayet etmeyi aşılayan çocuk şiirlerinin pastişiyle biter.

Üçüncü şarkı Selim’in Ankara’daki yaşantısını ele alır. Resmî ve otoriter olarak tanımlanan bu mahalle Selim’e kendi varlığını gerçekleştirecek bir özgürlük vermez. Doğu’yu sembolize eden bu yer, kısıtlı şartlarından dolayı Selim’i baskılar. Dördüncü şarkıda ise Selim’in ve yaşadığı çevredeki insanların İkinci Dünya Savaşı sırasında sıkıntılı durumdan uzaklaşmadaki çareyi dine yönelmekte bulduklarını okuruz. Bu şarkıda Yunus Emre’nin ilahilerinden birine pastiş yapan yazar ekonomik çöküşün neden olduğu dine bağlanmayı bireyleşmeyi engelleyen bir unsur olarak değerlendirir. Bu şarkılar Selim’in neden toplumdan uzaklaştığını, aykırılaşıp yabancılaştığını, hayata bağlanmakta neden bu kadar zorlandığını ve güçsüzleşerek bunu yapmakta isteksizleştiğini ifade etmektedir. Şarkıların arka planında kafası karışık, anlaşılamamaktan şikâyetçi, Doğu-Batı karmaşası içinde sıkışıp bunalmış, kişiliğini gerçekleştirememiş bir Selim vardır. Okumayı seven, birtakım sanatsal yöneliş ve yetenekleri olan Selim kendisini var etmek hususunda başarısız olmuş bir genç Türk aydınıdır.

Şarkıların sonuna eklenen açıklamalar ise saçmalığa varan, akıl dışı, gerçeklikle uyuşmayan ifadelerle doludur. Altı boş eleştiri yazılarını alaya alan bu açıklama bölümünün en dikkat çekici kısımlarından biri ise “Garip Yaratıklar Ansiklopedisinden” başlıklı kısımdır. Bu bölümde Selim’i yansıtan “tutunamayan” kavramının açıklaması mevcuttur. Tutunamayanların insan dışı bir varlık olarak tanımlandığı bu bölümde yazar mizahi ve alaycı bir üslûpla Selim’in yalnız, dünyayı iyi anlayamayan, içgüdüleri gelişmemiş, durgun, sıkıntılı, sebepsiz yere vicdan azabı çeken, kendini yok yere suçlayan bir kimse olarak tanıtır. Selim kendi gibi olanları nesli tükenmek üzere olan, korkak, beceriksiz, hassas bir hayvana benzetir. Aslında tasvir ettiği bu hayvan tutunma becerisi gösteremeyen Türk aydınından başkası değildir. Ancak Selim gibilerin sayısı azdır ve Selim gibilerin ilacının ne olduğu bilinmemektedir.

Şarkıların açıklamaları Selim’in doğumu ve çocukluğunun anlatılmasıyla başlar. Bebekleri uyutmak için söylenen ninnileri alaylı bir dille yeniden oluşturarak ninnileri çocukları korkutmakla suçlayan Selim, Kutlug Dandini’nin âşık olduğu çoban kızına yazdığı şiirde de bu tarz aşk şiirleri ile alay eden tavrını sürdürür. Bu halk ninnisinden hareketle bir tarih tezi ortaya koyan bu satırlar tek partili dönemin devlet-aydın işbirliği ile ortaya çıkan tarih yazıcılığını ironik bir dille eleştirmektedir.

Türk coğrafyasındaki modernleşme ve aydınlanma hareketinin parodisini yapan yazar bu bölümde Orkan Talmug, Salgan Saçak, Durman Elger, Yılgın Mete, Gökçin Karma, Düzgen Silik gibi isimleri tanıtır. Aslında burada yazarın esas hedefi ideolojik bir eleştiriyi dile getirmektedir. Oğuz Atay bu noktada Türkçü ve sosyalist aydınlar ile Öz Türkçecilik akımını gülünç bir dönüştürme ile yerer. Özbilginlik (felsefe), zorbilim (cebir), bellisiz (müphem), betikdizim (matbaa), düzgünayak (dans) gibi Öztürkçe kelimelere yer verilen romanın bu bölümünde sabahlara kadar içen, bir iş görmeyen bu kişiler Gökçin tarafından “ahmaklar” olarak suçlanır. Gökçin, “Bilig-Tenüz” adlı bir kaynaktan söz eder, onun amacı bu kimselere ışık getirmek, onları aydınlatmaktır. Halka üstten bakan aydınların tutumunu sembolize eden bu ifadeler topluma erişememiş ve kendi aralarında anlaşamamış aydınları üstü kapalı olarak tenkit etmektedir.

Bu kapalı bölümün ardından Selim’in çocukluğuna dönen açıklama bölümünde Selim’in daha küçük bir çocukken bile tutucu bir çevre nedeniyle içine çekildiği gözler önüne serilir. Yazar sosyal eleştirilerine dini önemsemeyen devrimci bir grubun hazırladığı bir yönetmelikle devam eder. “İlmihlal” başlıklı bu kısımda yazar kutsal kitaplardan olan Tevrat ile İncil’in üslûbuyla yazarak kutsal ifadeleri ve bu kitaplardaki söylemleri gülünçleştirir.

Süleyman Kargı’nın evinde Selim’e ait şarkıları ve şarkıların açıklamalarını okuyan Turgut okuduklarından çok etkilenir. Selim’i tanıyanlardan Selim’i dinlemek isteyen Turgut, Kargı’nın ardından Selim’in bir başka arkadaşı Metin ile görüşür. Selim ile Metin arasında geçen birtakım olaylar Selim’e çok acı çektirmiştir. Metin, Selim ile yaşadıklarını Turgut’a anlatır. Metin’in Zeliha adlı kız arkadaşını ona uygun bulmayan Selim ikilinin ayrılmasının ardından istemsizce Zeliha’ya ilgi duymaya başlar. Bunun üzerine Metin Zeliha ile yeniden yakınlaşır. En sonunda Zeliha ikisinden de uzaklaşır ve bir başkasıyla evlenir. Bu öğrendiklerinden sonra Turgut Metin ile birlikte bir kerhaneye gider. Turgut’un iç sesi Olric ilk kez burada, bir kerhanede ortaya çıkar. Olric, Turgut’un öteki benliğidir. Turgut’un Selim’in ölümünün ardında yatan sırların izini sürdürdüğü yolculukta Olric efendisi Turgut’u hiç yalnız bırakmaz. Olric, Turgut’a bir ses ve cesaret kaynağı olur. Selim’e yakın bir kimse olan Esat Ağabey ile tanışan Turgut, Selim’i bir de ondan dinler. Öğrendikleri arttıkça Turgut daha da içine gömülür, gerçeklikle hayaller arasında bocalar, gündelik yaşamından kopar.

Romanın devamında Turgut, Selim’i bir de Selim’in biricik aşkı Günseli’den dinler. Selim ölmeden önceki son bir yılını Günseli ile geçirmiştir. Bu nedenle Günseli Selim’in son zamanlardaki ruh hâlini bilmektedir. Çevresinde gördüğü her şeyi yadırgayan, içinde bulunduğu dünyaya uyum sağlayamayan, insanların yaşadığı burjuva ve sahte hayatları beğenmediği için yalnızca kitaplara sığınmış olan Selim son günlerinde iyice yalnızlaşmış, sıkıntıya düşmüştür. Yozlaşmış, değerlerini yitirmiş sahte bir düzenin parçası olmak Selim’i yormuş, onun zihnini harap etmiştir. Sık sık göğsü daralır, krizler geçirir, onu uyutmayan, ona kitap okutmayan düşüncelerle boğuşur. İçini bir korku kaplamıştır fakat bu korkunun nedenini de o da bilmemektedir. Evrene, dünyaya sığamamaya başlayan Selim hem ölmek ister hem de ölmekten deli gibi ürker. Çalışamaz, evden çıkamaz olmuştur; günlerini yatarak ve sık sık ateşini ölçerek geçirir. Kimseyle görüşemez, sokağa çıkınca ölecek gibi olur, dünya ona yabancılaşmış, başkalaşmış gibi görünür. Selim’in artık çok sevdiği, biricik sevgilisi Günseli’ye bile gidecek takati kalmamıştır. Dışarıda ölmektense evde ölmeyi yeğlediğini düşünse de kendi evinde ve yatağında olmak bile onu teselli etmez. Selim bir parçası olmadığı, sahteliklerle dolu dünyaya daha fazla katlanıp tutunamayarak intihar eder. Bu bölümde Günseli’nin ağzından anlatılan olaylar ile Selim’in aşkla değişen hayatını okuruz. Yetmiş yedi sayfalık bu kısımda yazar hiçbir noktalama işareti kullanmamıştır. Ayrıca bu bölümde yazarın alaycı bir üslûbu terk ederek lirik bir anlatım dili kullandığını görürüz. Tüm bu anlatılanlar Selim’in sona sürüklenmesini açıklamaktadır. Selim mecburî bir düzenin bir parçası olarak hayatını sürdürdüğü, ideali olmamasına rağmen mühendis olduğu, bir türlü istediği gibi edebiyata eğilemediği için istediği gibi yaşayamamış,  başkaları gibi olamamanın acısını çekmiş ve ötekileştiği için de sonu intihar etmek olmuştur. Arkadaşları hayatlarını kurup bir makine misali işleyerek yaşarlarken o yok olup gitmiştir. Turgut evlenip düzenli bir hayat kurup çoluk çocuğa karıştığında Selim’i yürüdüğü yolda yalnız bırakmıştır.

Selim’in ölümü ve ölümünün arkasında yatan nedenler Turgut’u içsel bir yenileşmeye götürür. Turgut, Selim’i intihara sürükleyen “tutunamama” problemini çok iyi anlamıştır. Yaşadığı hayatı ve çevresindeki hayatları gözlemleyen Turgut bu hayatlardaki kuruluğu ve yapaylığı görüp idrak etmeye başlar. Her adımda Selim’i daha iyi anlayıp Selim’in fikirlerini daha iyi keşfeden Turgut sonunda dünyaya Selim’in gözleriyle bakmaya başlar. Bu bakış açısının değişmesi Turgut’u dönüştürüp değiştirir. Turgut’un içinde Selim’den sonra ikinci bir benlik yani Olric doğar. Artık derinlerde bir yerde hissettiği ama itelediği duygular Turgut’un yeni kimliği olmuştur. Bu yeni kimlik eski Turgut’un yaşayışına müdahale etmeye başlar. Turgut bir parçası olduğu düzenin olumsuz ve kuru, basit yönleriyle yüzleşir. Bu yüzleşmeler Turgut’u içine doğru gömer ve Turgut zamanla hayatla bağlarını koparır. Çevresindeki herkesten uzaklaşan Turgut için evliliği ve işi de önemsizleşmiştir. Selim’i anladıkça Turgut adeta onun “ışığıyla” başkalaşmış ve iç benliğine ulaştıkça dışarıya küsmüştür. Turgut, Selim’e yaklaştıkça içindeki acının arttığını fark eder. Bu ifade onun Selim gibi düşünerek değiştiğine işaret eder. Selim gibi düşünmeye başladıktan sonra dünyasının kusurlarına katlanamaz hâle gelen Turgut yeni biri olarak bir yolculuğa çıkar. Onun kaderi de tıpkı Selim gibi tutunamamak olmuştur. Turgut’un yolculuğunda ona Olric, Selim’in günlüğü ve yıllardır okumak istediği kitaplar eşlik eder. Turgut yanına Oblamov’u, Don Kişot’u, Kafka’nın ve Dostoyevski’nin kitaplarını alır. Selim’in günlüğünün okunduğu kısımda anlatıcı yeniden Selim olur. Selim günlüğünde çocukluğundan, ailesinden, okuduğu okullardan, arkadaşlarından, Günseli’den söz eder. Annesinin kendisini doğurmamış olmasını dileyen Selim babasını kendisini anlamamak ve yeterince sevgi dolu olmamakla suçlar. İncil’i okuyarak kendini İsa ile karşılaştıran Selim’in günlüğü de Selim’in şarkıları gibi Selim’i açıklaması bakımından çok önemlidir. Gitgide içine gömülen Selim’in iç dünyası günlükte açıkça ifade bulur.

Selim bu zorlu son günlerinde “Tutunamayanlar” üstüne bir ansiklopedi hazırlamıştır. Bu ansiklopedide anlatılan kişiler toplumda saygıdeğer bir yer edinememiş, toplum dışına itilmiş, topluma uyum sağlayamamış kişilerdir. Bu listede Süleyman Kargı dışında kimse dünyada bir iz bırakmayı başaramamıştır. Selim bu ansiklopedide bir madde de kendine ayırır. Turgut tüm bu okudukları ve dinlediklerinden hareketle “Tutunamayanlar” başlıklı kitabı düzenler ve Selim’i bu şekilde yeniden var eder, onu böyle yaşatır. Roman Turgut’un mektubuyla son bulur.

Modernleşen dünyanın bir parçası olamayan bireyi konu edinen roman olayların sıralanışı bakımından iç içe geçmiş üç anlatıdan oluşur. Romanın öyküsü, Turgut’un öyküsü ve Selim’in öyküsü birbirini çerçeveler. Turgut, Selim’in hayatına dair öğrendikleriyle Tutunamayanlar’ı oluşturur. Aynı zamanda Selim’in ardında kalan her şey Turgut’u etkileyerek onu da başkalaştırır. Turgut’un kaderi Selim’in kaderine benzer. Anlatının odağında ise olaylardan ziyade hissel boyut ön plandadır.

Oğuz Atay romanında oldukça zengin bir anlatı dili yakalamıştır. Eser biçimsel bakımdan alışılmışın dışındadır. Romanda önsöz, sonsöz, şarkı, şarkı açıklamaları, şiir, ansiklopedi maddesi, destan ve eski metin alıntıları ve ile dinî kitaplardan çeşitli iktibaslar bulunur. Bunları parodi tekniği ile romanına dâhil eden yazar Öztürkçe, Osmanlıca, İngilizce, Fransızca, Latince, edebiyat, matematik, tarih, coğrafya, felsefe, gazetecilik, mühendislik gibi bilim dalları ile ilgili terim ve ifadelere geniş bir yer ayırmıştır. Roman şiir, tiyatro, deneme, günlük, ansiklopedi, mektup, kutsal kitap anlatımı gibi tekniklerle zenginleştirilmiştir. Anlatım tekniği olarak ise “bilinç akışı” tekniği ön plana çıkmaktadır. Turgut’un zihnindeki düşünceler herhangi bir kesintiye uğramadan, engellere takılmadan okuyucuya sunulur. Bu bakımdan anlatı dikkat gerektiren zincirleme anlatılarla doludur. Yazar alışılagelmiş anlatım tekniğini kırarak roman dilinde yenilikler yapmıştır. Turgut’un düşünce dünyası, Selim’in şarkıları ve Günseli’nin Selim’i anlattığı sayfalar yepyeni bir üslûpla yazılmıştır. Günseli, Selim’i Selim’in cümleleriyle duraksızca anlatır. Bu bölümde noktalama işaretlerini göz ardı eden Atay dilin kurallarıyla adeta oynar.

Romanda olayları takip ederken çeşitli bölümlerle anlatıcının değiştiğine şahit oluruz. Her anlatıcıda yazar yeni bir dil ve üslûp kullanır. Olayları Turgut’un dilinden, Selim’in anlatılarından, Metin’in yaşananları ifade ettiği mektuptan ve Günseli’nin sözlü anlatısından dinleriz. Günseli’nin bölümünde ihlâl edilen yazım kuralları, onların aşklarının saflığını, bozulmamışlığını yansıtmaktadır. Bu bakımdan romanda çok sesli bir anlatı hâkimdir. Çeşitli anlatım teknikleriyle de desteklenen Tutunamayanlar, Cumhuriyet dönemi aydınlarını eleştirir. İronik ve mizahi bir anlatım dili kullanan yazar dağınık bir anlatım yapısıyla, çok sesli bir anlatım tekniğiyle olayları sıralar.

Romandaki Selim Işık karakteri çıkmaza sürüklenen, hayatı sorgulayan yapısıyla dikkat çekmektedir. Yazar karakterin bu yapısını iç monolog, bilinç akışı teknikleri ile vererek modernist bir çizgide kalmıştır. Ancak romandaki parodik üslûp, üstkurmaca ve çok seslilik gibi etmenler eseri postmodernist bir anlatım yapısının içine sokmaktadır. Romanında alaycı  eleştiriyi romanın akışına ustalıkla yedirmeyi başaran Atay’ın Tutunamayanlar’ı tüm bu özellikleriyle oldukça yenilikçi, çarpıcı bir romandır. Türk romanına farklı bir bakış açısı kazandıran Oğuz Atay, geleneksel Türk romanına başka bir soluk kazandırmıştır. Daha önce denenmemiş anlatım teknikleri ve karışık kurgusu bakımından Tutunamayanlar uzun zamandır rağbet gören gerçekçi romana bir tepki, bir başkaldırı mahiyetindedir. Atay, geleneksel anlatıları terk ederek kendi yolunu çizmiş, romanını adeta oyun oynar gibi kaleme almıştır. Köy hayatını konu edinen, toplumsal sorunları gerçekçi bir şekilde ele alan romanların ardından gelen Tutunamayanlar, yeni bir anlatım türünün kapılarını aralayan bir romandır. Atay romanında modernist bir konuyu postmodernist unsurlarla bir arada kullanmıştır. Modernizm ve postmodernizmin temelleri üzerine oturmuş olan Tutunamayanlar, bu yönüyle bir geçiş eseri görünümündedir. Bu bakımdan roman, roman türüne yeni bir boyut kazandırmıştır.

Aslı Ünlü

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.