Yaşar Kemal’in Tek Kanatlı Kuşu

Yaşar Kemal’i, her şeyden önce yazdığı kalın mı kalın bir kitap serisi olan “İnce Memed” ile tanıyoruz. Öyle ki “Tek Kanatlı Bir Kuş” romanı, İnce Memed’lerin aksine tam da ismiyle müsemma şekilde kuş kadar hafif bir kitap. Ancak eserin inceliğine aldanmamak gerek çünkü işlenen konu epey ağır. Korku, umutsuzluk ve bilinmezlik üçgeninde geçen bir bumerang hakim öyküye.
Çukurova Romancısı, bu kitabı 1969 yılında yazıp bitirmiş olmasına rağmen yayınlamaktan çekiniyor. Kitap, 2013 senesinde okuyucularla buluşuyor. Yazarın korku ile yüzleşmesi belki de bu eser sayesinde gerçekleşiyor. Yaşar Kemal, korkunun felsefesini o kadar güzel yansıtmış ve korkuyu o denli güzel anlatmış ki, insan okurken adeta neyden korktuğunu tam olarak kestiremiyor. Hemen bir kaç temel soruyla baş başa buluyoruz kendimizi. Bilinmezlikten korkulur mu? “Bilinmeyen” gerçekten de bu kadar ürkünç mü? Korkudan korkmak mümkün mü? Belirsizlikle mücadele eden en cesur kişi olarak nitelendirilebilir mi? Korku ve belirsizlik aynı şey mi? İnsan bildiğinden mi korkar yoksa bilmediğinden mi?


YOKUŞLU KASABASI MI YOKSA DÜNYANIN EN ÜRKÜNÇ KÖYÜ MÜ?


Anadolu insanlarının bir tuhaf mahluklar olduğunu belirterek giriyor söze yetenekli romancı ve başlıyor karakterleri tanıtmaya. Esas kahramanlarımız burnu havada olan posta müdürü Remzi Bey ile elinden her iş gelen yetenekli ve sonradan görme eşi Melek Hanım. Bu ikili atama sonucu Yokuşlu Kasabasına geliyor. Atanıyorlar atanmasına lakin kasabaya bir türlü varamıyorlar. Olaylar da bu esnada gerçekleşiyor. Varılamayan yolda, bir ceviz ağacının altında geçen diyaloglar ülkenin ve dönemin nabzına ışık tutuyor. Çoban da var ceviz ağacının gölgesinde, Almanya’dan gelen işçi bir kadın da…
Melek Hanım ve Remzi Bey yıllardır ülkenin dört bir yanını gezmeye hala alışamamış bir çift. Sözlerinde sıklıkla dile getirdikleri bir cümle var: “Her yer başka başka, her yerin insanı başka başka…” Remzi bey hem tanımadığı insandan hem de tanımadığı yerden korkan biri. Yokuşlu Kasabası ise bilinmezliklerle dolu, adına pek çok öykü anlatılan bir kasaba. Korku efsaneleri ve çekinceler dillerden dillere dolanıyor. Hiçbir toplu taşıma aracı kasabanın yanına yaklaşmıyor, insanlar kasabanın dibinden geçmiyor ve hiç kimse kasabanın içinde gerçekten neler yaşandığını bilmiyor. Remzi Bey ve Melek Hanım, kasabanın yakınına pusu kurmuş bekliyor. Ne içeri girebiliyorlar ne de oradan uzaklaşabiliyorlar. Hep birini bekliyorlar. Biri girsin, girsin ki korkacak bir şey olmadığını hepsi görsün. Ancak nafile… Bir kadın girecek oluyor kasabaya ki onu da hemen deli ilan edip alıp getiriyorlar cevizin gölgesine. Herkes korkuyor. Kimse kasabadan korkmuyor esasen. Anlatılanlardan, efsanelerden, dilden dile konuşulanlardan korkuyor. Çünkü kasabayı ecinniler basmış. Koca koca kara bulutlar varmış Yokuşlu’nun üzerinde.
“Dağ çökmüş altında kalmış koskoca kasaba dağın. Dağ kaymış üstüne kasabanın. Otobüsler yaklaşamaz olmuş korkudan. Yolcular yol kavşağında zorla indirilmeye başlanmış. Dağ düşmüş Yokuşlunun üzerine, kimse kasabaya yaklaşamıyor bundan ötürü. Bu kasabada çıt çıkmıyor ve kasabada hiç duman tütmüyor. İçinde hiç adam yok, boş bir kasaba, bomboş! İnsanlar boşluktan korkup kaçmışlar. Bir boşluk, bir yalnızlık…”


ECİNNİLİ KUŞLAR


Koskoca müdür ve koskoca müdür karısı kasabaya giremiyor. Koskoca Almanya’da işçi olan karı koca da giremiyor. Hem Alamanya’daki işçi, Türkiye’deki patrondan iyi de kazanıyormuş. Ama cesaret parayla olmuyor işte yahu! Delilik ancak kırabiliyor korkuyu, Zeliha…
Zeliha yüksek topuklularını eline alıp dalıyor kasabanın çökük bağrına. Arkasından hepsi bağrınıyor. Zeliha, “ben işçi kadınım” diyor, “işçiyim ben”. “Bugüne bugün Zeliha’yım. İşte böyle de girerim…” Ardından genç kadının sesi kesiliyor düşüp oracıkta bayılıveriyor. Bizim cevizin gölgesindekiler kızı apar topar alıp su çarpıyorlar yüzüne. Zeliha sonunda ayılıyor.
Kuşlar basmış kuşlar diyor kasabayı. Ecinnili kuşlar. Felaket!
Kasabayı kuşlar istila etmişler, ecinni kuşlar almış kasabayı. Peki ya tek kanatlı kuşlara ne olmuş? Kuşun tek kanadı varsa uçamaz, kuş uçamazsa kuş olmaz. Nereden çıktı bu vesveseler! Kim görmüş kuşu, kim görmüş duvarı? Sahi ya, ecinniler kuşlara bulaşır mı?

Şimal Yanpınar

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.