“Kadere inanır mısın?” Bu sorusu kafamda soru işaretlerine sebep olurken anlamsızca karşımdaki gence baktım. “İnanırım da, bu soru nereden çıktı?” Az buçuk çarkı keyifti, biraz da ne dediğini bilmiyordu ama onu dinlemekten kendimi alıkoyamamıştım. Bir süredir burada oturduğunu fark etmiştim, gelip konuşacağı hatta böyle bir soracağı kimin aklında gelirdi ki? Baya hüzünlü duruyordu, hırpalanmış bir hâli vardı. “Ben inanmak istemiyorum abi. O kadar yoruldum ki sevdiklerimi kaybetmekten, çok yoruldum. Ne yaparsam yapayım, her biri gitmeyi seçti.” Gözleri dolduğunda elini gözlerine götürerek sildi ve bardakta yarım duran içkiyi tek dikişte bitirdi.
“Neden gittiklerini düşündün mü?” Burukça gülümseyerek derin bir nefes aldı. Söyleyeceği kelimeleri seçip düşündüğü yüzünden okunuyordu. “Kafayı yiyecek kadar çok… Değmeyeceğini bile bile kendimi parçalayacak kadar düşündüm ama hiçbir sonuca varamadım. Neden yalnız bırakılmak zorundayım ki? Anlamıyorum, anlamayacağım…” Bu sefer konuşurken gözyaşlarını silmeyerek akmasına izin verdi. Doğrusu nasıl bir tepki versem emin değildim. Bu kadar duygusallaşmanın sebebi alkol dışında başka şeylerin de olmasıydı belki de. “O kadar yoruldum ki insanların dertlerini dinlemekten, onlara destek olmaktan. Ama her seferinde insan küçük bir iyilik beklediğinde itilebilir mi? Aklım almıyor!” Böyle bir durumda destek vermenin anlamsız olduğunu düşünürken sinirle çıkışması daha da düşüncemin doğru olduğunu kanıtlamıştı. “İnsanlar, nankördür. Bencildirler ve onlara iş geldiğinde kaçarlar. Senin gibi olanlar da öyleleri yüzünden bencilleşir.” Eğdiği başını salladığında üzgün gözleriyle bana baktı. “Haklısın abi… Ben de bencil mi olmalıyım? Böylelikle bu kadar fazla üzülmem mi?” Etrafıma baktım. Her bir insanın hiçbir şeyi umursamazca dans ettiği ortamda tek üzgün iki birey bizler duruyorduk.
“Bak kızım, hayatın adaletsiz olduğu bir dünyada sen kalbinin dinlemek yerine mantığını uygulamak zorundasın. Kalbini dinlemeye devam edersen eğer acı çekmeye de devam edeceksin. Bunun bir sonu yok, kiminle tanışırsan tanış sana mutlaka zarar verecek. Bize sevdiklerimiz bile zarar verebiliyor, asıl canımızı yakanlar onlar olabiliyor. Eğer ki mantığını dinleyip kendine göre doğru kararlar verir, duygularını geri plana atarsan bu kadar fazla üzülmeyeceksin. Her şey burada.” Son cümlemde başımı işaret ettiğimde yüzünde burukça bir gülümseme oluştu. “Kendini üzmeye devam ettiğin sürece sadece canın yanacak. Bunu kendine yapma, aklını kullan ve güçlü ol. Bencil biri olmana gerek yok, sadece duygularını geriye al. İnsanlar yüzünden üzülmelerin azalır, onların düşüncelerini fazla umursamazsın. Kaybedecek bir şeyin yok, onlar olmadan önce de devam ediyordun, onlar gittikten sonra da devam edebilirsin. Her şey düşüncelerinin ucunda, bunu bil.”
Ece Bozkurt