Hikâye yine böyle başlamıştı. Yere düştüğünde dahi kaleme sarılan bir el, ses olmayı arzulamıştı. Arzulamaktı aslında tüm mesele. Sıfırdan bire çıkabilmeyi, kısık ateşteki bir fikri dillendirebilmeyi ve yeri geldiğinde Darağacı’ndan zeytindalı filizlendirebilmeyi…
Darağacı Sanat günün birinde, bir kütüphanenin merdivenlerinde birbirinden hayalperest kişilerce kuruldu. Kapılar bir bir kapansa da yüzümüzü sanata çevirdiğimizde anladık. Biz susanlardan değildik, çok konuşup kin kusanlardan değildik. Sanatı seven ve yapma cesaretini gösterebilenlerdik ve kesinlikle yalnız olamazdık.
Kendi kendimize yetemediğimizi anladığımızda karşılaştık Darağacı’yla. O da bir ağaçtı. Cansız bir ağaçtı, can alan bir ağaçtı. İlk önce onunla barışmalıydık belki de. Biz ona can verip onda can bulduk. Darağacı Sanat pamuk ipliğine bağlı heveslerin, kırılan kalemleri, ellerinde kaybolana dek yazarak büyüttüğü bir edebiyat topluluğu oldu.
Şu an okuduğunuz bu dergi, Türkiye’nin dört bir yanında okuru ve yazarı olan, belirli ekollerin izinden gitmek yerine adımlarında kendi izlerini bırakan ve yürüdüğü yolda neyle karşılaşırsa karşılaşsın yoldan ayrılmayacak olan bir edebiyat topluluğunun ilkyaza armağanı.
Editörden
Yazarlarımız
Agâh Ensar Can – Eyüp Saka – Çağla Fulya – Aslı Ünlü – Hatice Işıktaş – Banu Akça – Mehmet Güneş – Haydar Ergülen – Bâki Ayhan T – Orçun Gül – Ayşete Yavaş – Ali Asker Barut – Şimal Yanpınar – Özlem Polat – İrem Özdemir – Bedriye Korkankorkmaz – Ahmet Zeki Yeşil – Ece Bozkurt – Sabahattin Orhan – Şafak Yasemin Gülümser – Rıdvan Yıldız – Bilâl Mesut – Merve Basut – Fuat Mecnun – Betül Dağ- Burçin Laçin Altay – Anıl Çetinel Örselli – Pelin Şanlı Türgen – Servet Eren
