Tekinsiz gecelerin sabahı nasıl öfkeli olur bilirsiniz… Tüm insanların, kadınların.
Günlerdir kadınlarla konuştuklarımı kısa bir yazıda toplamaya çalıştım. Mesleği ne olursa olsun, hayatın kıyısında köşesinde olan kadınlarla konuştum; Herkesin dilinde korku, kalbinde yara ve tedirginlik var. Bunun sebebine gelecek olursak da kimi insan ilişkilerinden yakınıyor, kiminin aşk-aile hayatı derin çıkmazlarda, kimi iş ve mobing arasında sıkışıp kalmış, kimi ise kişisel problemlerden mustarip…
Belirsizlikler ise cabası…
Konuştuğum kadınlar, yaşadığımız dünyayı artık oldukça yüksek duygularla yaşamaya başladıklarını ve bununla başa çıkamadıklarını söyledi. Anne olanlar çocuklarına yetemiyor hissiyle tutuştuklarını, bekar ve işinin başında olan kadınlar ise toplum baskısıyla belli bir yaşı geçtiği için aile kurmanın, anne olmanın yara aldığını söyledi. Aşk hayatında belli bir konfor seviyesine geldiği için bunu kaybetmemek uğruna yaşadıkları fiziksel ve duygusal istismarı ise yumuşatmaya çalışan bir grup kadın da bunun oldukça farkında olan ve adımını atmaktan bile çekinen bir fotoğraf çektiler gözümde. Üzüldüm, yıkıldım ve maalesef ki yer yer de bunun farkında olduğum için, en az onlar kadar da bu fotoğrafı net gördüğüm için hüzünlendim.
Meselenin özü tam da burada başlıyor. Kadınlarla başlayan sıkışmışlık hissi ve hayatın her alanına yayılan bu yozlaşmış durum… Evet, sebebi insan. Sebebi birbirinin hayatına çomak sokmayı yıllardan beri adet edinmiş insanlar. Çözümü ise yine insan, birbirini anlamaktan geçiyor tüm yollar ve yine birbirini dinleyip empati kurmaktan geçiyor… Yolumuz uzun, birlikte yürümek ise en güzeli aslında. Yolumuz açık olsun. Dünya Kadınlar Günümüz ise kutlu olsun!
Hilâl Altuğ