Yerüstünden Notlar

            Jean-Paul Sartre’nin en ünlü sözlerinden biri, “İnsan dünyaya fırlatılmıştır.” sözüdür. İlk kez okunduğunda hayatı belirli bir rastgele varoluş olarak tanımlamanın mümkün olduğunu belirten bu söz aslında düzenli bir yok oluşu da tetikler. Pek çok kutsal dinin kader sarmalına sıkıştırdığı, bazı öğretilerin karmanın bir parçası olarak yorumladıkları bu dünyaya fırlatılmış olma psikolojisi temelinde her zaman rastgeleliği ve bilinmezliği barındıracaktır. Belki de insanlığın yaratılışından beri hep bilinmez bir arayışın içerisinde olmamızın sebebi budur. İnsan hep bir düzen içerisinde bir hayat inşa etme kaygısı içerisindedir. Sırf bu yaratılışından beri var olan rastgeleliğine meydan okumak için… Rastgele bir fırlatılmışlığın ortasında hep kendi düzenini inşa etmeye çalışır. Tam kendisine ait bir düzen inşa ettiğini düşünür ama tam o esnada düşünceleri ve eylemleri bambaşka bir yapı-söküme uğrar.

            İnsan tam düzenini kurduğunu düşündüğünde bir bakar ki ebeveyn olur. Kendisini bambaşka bir yeni fırlatılmışlığın ortasında bulur. Doğumuna neden olduğu bir bebeğin anlamsız bakışları ve huzursuzluğu içerisinde boğulur. Bir bebek hep huzursuzdur. Çünkü başkaldırır. Ait olmadığı ve tanımlayamadığı düzene alışmak istemez. Ağlamaya başlar, ağlamak mücadelenin temelidir. Orta yaşlarına yakın bambaşka bir varoluşsal sancıyla birlikte ebeveyn olan birey için ağlama sesi bir gürültüden başka hiçbir şey değildir. Sırf varoluşunda kendisinin de bir payı olduğu için dünyaya fırlatılan yeni canlıya kutsiyet yükleyen birey aslında pek çok ders çıkarmıştır. Dünyaya ilk fırlatıldığı zamanlardaki bomboş tabula rasasını hatırlar ve çocuğunun zihnindeki o bomboş tabula rasayı karalamaya başlar.

            Bu tabula rasayı karalar, yazar, çizer, öğüt verir. Öyle bir noktaya gelir ki, bir süre sonra kendi varoluşunu unutur. O artık yok olmuştur. Fırlatılmış olduğu dünyada bugüne kadar bütün öğrendiklerini çocuğuna öğretmeyi amaçlayan ebeveyn farkında olmadan ona ebeveynliği de öğretecektir. Onun çocuğunu da aynı bilgi aktarımını gelecek nesillere sağlayacaktır. Bu kısır döngünün geleneğin icadındaki rolü belki üzerinde detaylı araştırmalar yapılmadan tespit edilemez. Ama anne rahmindeki cennetinden kovularak dünyaya fırlatılmış her insanın varoluş arayışı içerisinde kendi yok oluşunun inşası tespit edilebilir. Çünkü her insan bu dünyaya bir yer üstü notu bırakmaya mecburdur… Bazen bir karbon ayak izi, bazen bir sperm…

Orçun Gül

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.