Saatsizler

İnsanoğlu tarihin ilk dönemlerinden bu yana kendisini hep bir zamana ait hissetmek istemiştir. En ilkel araç gereçlerle örneğin bir çubukla ve o çubuğun yere düşen gölgelerine göre yorumlama yaparak zamanı belirlemek isteme ihtiyacının temelinde bu yatmaktadır. Zaman ilerleyen süreçte daha teknik bir anlam kazanacaktır. Bu nedenle onun belirlenmesi için kullanılan aletler de teknolojinin etkisiyle gelişmeye başlayacaktır. Kum saati bunun en güzel örneğidir. Tarihsel süreç içerisinde gelişen zamanı tanımlama ihtiyacı mekanik saatlere, mekanik saatlerden dijital saatlere, dijital saatlerden akıllı saatlere ve böylece günümüze kadar ulaşır.

Teknolojinin gelişimi ile gelişim gösteren bu saatler hayatımızın merkezine yerleşir. Bilmiyorum farkında mısınız ama her şeyimizi bu saatlere bakarak yapmaya planlamaya mecburuz. Sabah kaçta kalkacağımızı, işe veya okula kaçta gideceğimizi, hatta gelecekteki hayatımızın belirlenmesi için çeşitli sınavlara girdiğimizde bile saat çıkıverirdi karşımıza… Kabul etmeliyiz hayatımıza saatler karar verir. Çoğumuz üniversite sınavına ve daha başka pek çok sınava girdiğinde sınava başlamadan önce tahtada yazan iki saat aralığını hatırlayacaktır. Bazı durumlarda önümüzdeki yıllar ve geleceğimiz sadece saat aralıklarına hapsedilmiştir… İş hayatınızda gireceğiniz bir toplantıdaki yarım saatlik bir sunum bazen bütün kariyerinizi etkileyebilir. Bir futbol maçının son birkaç saniyesinde attığınız bir gol binlerce insanın coşkuyla yerinden fırlamasına neden olabilir. Oysaki saat sadece hayatınızda çoğu şeyin erken olduğunu hissetmeniz, çoğu şey içinde geç kaldığınızı fark etmeniz için icat edilen bir araçtır. Peki saat hayatınızda olmasa ne kaybederdiniz hiç düşündünüz mü? Bir sabah da alarm kurmadan uyansanız, her zaman bir yerlere yetişme kaygısı içerisinde olmasanız, sadece bir gün saate bakmasanız… Ne kaybedersiniz?

Neler kaybedeceğiniz yaşadığınız hayata, statünüze ve kimliğinize göre değişebilir. Bu yüzden ben neler kazanacağınızın altını çizmek isterim. Hem üstelik kazanacaklarınıza odaklanmanız, kaybedeceklerinize bakıp paniklemenizden daha iyidir. Zihniniz bir günlüğüne de olsa plan yapmaktan vazgeçecek. Geçmişinizdeki hataları ve bütün keşkeleri bir günlüğüne bile olsa bir kenara fırlatmış olacaksınız. Yalnızca içinde bulunduğunuz zamana odaklanacaksınız. Bu an Carpe Diem adı verilen kavramdan çok daha öte bir şey… Ben her insanın içinde bir saatle doğduğuna inanırım. Bilim dünyası buna biyolojik saat diyor. Bazı kaynaklar bu durumun bir fıtrat meselesi olduğunu söylüyor. En azından bir günlüğüne akrep ile yelkovan arasına sıkışmaktan kurtulup içimizdeki biyolojik saatimizi dinleyebiliriz aslında… Belki de içinde bulunduğumuz çağın ölümsüz sanat eserlerini bu şekilde oluşturabiliriz. Belki de saatsizlik bu hayatın kaosundan, insanların birbirleri arasında var olan rekabet hırsından ve geçmiş-gelecek arasında sıkışıp kaldığımız fırtınadan biraz olsa kaçmamızı sağlayacaktır. Kim bilir belki de o zaman saatsizler olarak bize ait bir farkındalığımız olacaktır. Ben en azından bir günlüğüne saate bakmadan yaşamayı deneyin derim.

Orçun Gül

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.