Bizim ailede, arada çıkarıp çıkarıp eski albümlere bakmak hobi gibi bir şeydir. O rutin gecelerden birinde, bir bebek resmi dikkatimi çekti. Anneme kim olduğunu sorayım diye bekledim ama telefonla konuşuyordu. Ben de arkasını çevirip baktım, hani eski resimlerin arkalarında notlar olur ya, zaten sınırlı kaynaklarla çekilir o resimler ve illa ki bir nedeni vardır. Gurbetteki birine falan gönderilir genelde. Bunda da vardı not.
“Kızımız Suzan’ın 1. Yaş günü – 7 Temmuz 1951”
Suzan halamın çocukluğuydu, dedeme gönderilmiş bir resimdi belli ki. Ama asıl ilginç olan halamın doğum gününü öğrenmiş olmamızdı. Bütün ailenin kimliğinde 1 Ocak olarak yazdığı için doğum tarihleri, kimsenin doğum gününü bilemiyorduk.
Rahmetli babaannem sağken sorduğumuzda ya mısırlar büyürken diyordu, ya ıhlamurlar çiçek açtığında, ya gül mevsimi ya da başka bir bitkinin yetişme ve ya hasat zamanını işaret ediyordu.
Bunları düşünüp gülerken birden fark ettiğim bir detayla, “Aaaa!” diye bağırdım.
Zavallı annem neye uğradığını şaşırdı birden.
“Oğlum ne oldu?” deyip bana dehşetle bakışını yok sayıp:
“Anne ya Suzan halamın yarın doğum günü.” dedim
“Nasıl yani?” diye şaşırdı o da. “Onların doğum günü Ocak ayında ya çocuğum, yarını nereden çıkardın?” deyince ona resmi uzattım. En az benim kadar şaşırdı o da.
Annem resmi incelerken aklıma gelen fikri daha fazla tutamadım ve heyecanla ona anlatmaya başladım.
“Ya annem bak aklıma ne geldi. Suzan halamın hepimizin üstünde çok emeği var. Bizi seninle beraber o büyüttü ama biz onu mutlu edecek pek bir şey yapmadık. Diyorum ki ona güzel bir doğum günü partisi mi düzenlesek?”
Annem gözleri dolu dolu baktı bana. “Çok iyi düşündün oğlum, yapalım tabii ya! Halan olmasa ben bu kadar şeyle başa çıkamazdım, hakkı çok üstümüzde.”
“O zaman ne yapıyoruz?” deyince heyecanla ayağa kalktı:
“Hadi, gel benimle de yardım et. Şimdi başlarsak ancak yetişiriz yarına, düş önüme doğru mutfağa!” diye gülerek komutunu verdi. Ben de keyifle takıldım peşine.
Hemen bir liste yaptık, eksikler vardı tabii ki. Annem bana büyük bir ciddiyetle bakıp:
“Git babana söyle, maç izlemeye ara versin de gitsin eksikleri alsın.” dedi.
Tabii babamı bu saatte alışverişe göndermek normal şartlarda imkânsız olurdu ama durumu ona da anlatınca hemen kalkıp listeyi aldı ve çıktı.
Biz annemle malzemesi tam olanlara başladık, ön hazırlıkları yaptık derken babam da geldi. Eksik malzemeler de tamamlanıp babamın da yardımı eklenince büyük bir güç oluşturduk mutfakta.
Evet, ben de babam da mutfakta anneme yardım ettik, her zaman yaptığımız gibi.
Gece epey geç saatte hazırlıklar bitti. Annem birer kahve yaptı bize ve mutfak masasında toplantıya başladık. Nasıl yapacağımız üzerine derin konuşmalar sonunda ortak kararla planımızı oluşturduk.
Bizim evi hazırlayacaktık halam için. Herkese haber verme işi babamda, yeme içme organizasyonu annemde, halamın hediyesi ve bir sürprizini halletmek de bendeydi.
Sabah erken saatte işe koyulduk. Ben planladığım işleri yapmak için hemen çıktım evden ve her şey o kadar yolunda gitti ki, hiçbir sorun çıkmadan döndüm eve. Neredeyse herkes gelmişti halam dışında. Onu da babam almaya gitmişti.
Biraz sohbet ettik, bekledik derken babam geldiklerini haber verdi. Herkes heyecan içinde kapının açılmasını bekledi ve işte o an!
Halam kapıdan girip evi böyle süslü görünce önce anlamamıştı ama astığımız , “İyi ki doğdun Suzan!” yazısını gördüğünde anladı her şeyi. Gözleri doldu, yüzü mutlulukla aydınlandı.
Yanına gidip resmini uzattım ona. Gözlerimin içine o kadar değişik baktı ki, anlayamadım ne demek istediğini.
“Bu resmi buldum, senin doğum günün Ocak 1 değil, Temmuz 7 yani bugün!” dedim neşeyle.
“Biliyorum ki…” dedi halam ve bu söz karşısında hepimiz öylece kaldık.
“Nasıl yani?” diye annem verdi ilk tepkiyi. “Ablam sen madem biliyordun niye hiç söylemedin bize? Biz de 1 Ocak diye herkese toplu kutlama yapıp duruyoruz. Seninkini ne güzel kendi zamanında kutlardık ya.”
“Biliyorum Gülşen, bilseniz en güzelini yapardınız bugünkü gibi ama bu sadece bana olur, öbür kardeşlerimin hepsi yine aynı günde kutlanırdı. Bunların hiçbiri bilmiyor ki doğum günlerini.” dedi amcamlarla halamları gösterip. “Şimdi ben biliyorum diye bana ayrıcalık olsa, onların kalbine biraz olsun üzüntü düşse ben daha çok üzülürüm. Hem biz beş kardeş birlikte kutluyoruz işte. Bir arada, hepimiz mutlu oluyoruz.”
Halamın söyledikleri beni çok şaşırttı ama aynı zamanda da onun o tatlı kalbinden bir kez daha emin oldum. Biz ona bakıp dururken bir anda:
“Ama madem ki bugün benim doğum günüm, e hakkını da verelim o zaman!” dedi neşeyle. “Bugün herkes bana bir kraliçeymişim gibi davransın, bozuşuruz tamam mı?” diye de şakalaşmasını eksik etmedi. Kahkahalar içinde kutlamamızı yaptık. O yine mumları diğer 4 kardeşiyle beraber üfledi. Yine dans ettiler, yine çok ama çok güldüler.
Sonra ona çok sevdiği ve görünce mutlu olduğu ailesinin eksiksiz bir arada olduğu o resmin çerçevesini hediye ettim. O an çok ağladılar, çok duygulandılar ama annem dayanamayıp bir müzik açtı ve yine neşelendiler.
Halamın naifliği, ince düşüncesi, o güzel enerjisi… Bunların hepsi hayatıma kattığım çok güzel derslerdi.
Esra Barın