Düzenli bir hayatı düzenli yaşamazsak ölüyormuşuz, düzenli yaşarsak da ölüyormuşuz. İnsanın nasıl yaşadığı da pek bir önemliymiş. Nasıl öldüğü çok da önemli değilmiş. Herkesle aynı anda ileri marş marş… Anayasada yazılı değil, yalnızca medeni kanunda ufak tefek dokunuşlar yapılmış. Resmi nikahımızı bir güzel kıyalım, çocuklarımıza neleri nasıl bırakalım, akraba ilişkilerimizi nasıl yürütelim?… Bazı noktalarda kanunları da düzenli, tertipli bulamıyoruz ama. Mesela boşanma… Sus sus öyle şeyleri anma, başımıza gelir sonra. Müebbet yemekle boşanmak aynı şey gibi davranıyoruz olur olmadık yerlerde, sohbetlerde. Yalnız yaşamak, yuva kurmamak mı? Tahtaya vur tahtaya. İnsan üremeden, sap gibi ne yapar koca gezegende? Yaşlanınca torun tombalak gelmesin mi, buruşuk ellerini öpmesin mi?
Oluru var mı bu “düzenlinin” derseniz, var. Düzenli yatak olur, düzenli evraklar olur ya da mesela düzenli ders çalışmak olur… Hayat dediğinin düzenlisi olmaz. “Size bir hayat öngördük fetüsler, buyurun dünyamıza.” dediğimizde ve fetüslere de seçme hakkı verdiğimizde bu gezegen boş kalırdı. Herkesin kendine göre düzenlisi vardır çünkü. Düzensizliğin düzeni de kabul edilebilir. Ortak bir düzen kabul etmek korkunçtur ve bu korkunun içinde yaşamak da bir süre sonra çok da sağlam olmayan akıl sağlığımızı ezer geçer. Ağır depresyonlarımızın, yataktan kalkmak istemeyişlerimizın, çevremizde insan bırakmamamızın sebebi de olabilir mi? Yani ortak bir düzende düzensiz oluşumuzla dışlanmamız, konuşacak konuların bile düzenli olması ama bizim o düzeni bilmeyişimiz… Kolektif hareket eden bir toplumun ezilen ya da yükselen bireyselcileri. Acınası mı yoksa özgürlükçü bir hareket mi? Düzenimizi kuralım mı yıkalım mı?
Saç, sakal, tırnak kontrolü gibi bir kontrolden geçiyoruz sanki hayatımızın belirli dönemlerinde. Bu dönemler hep kayboluşumuza, yok olmak istediğimiz zamanlara, yerin dibini boylasam da kimse beni görmese dediğimiz anlara denk geliyor yetmezmiş gibi. Görünmez olma sihrini bulamayanlara küfür ederken içimizden, despot bir müdire bizim her tarafımızı arayıp kontrole tabi tutuyor. Bir aksilik olursa ki böyle dönemlerde hep bir aksilik olur, kenara çekiliyoruz ve görünmez olmak isterken bir güzel herkesin önünde boy gösteriyoruz. Bizzat müdirenin odasına da gitmek ister misiniz? Hem böylelikle nasıl yaşamanız gerektiğinden tut, başkalarının nasıl yaşadığını da öğrenmiş olursunuz.
Düzenin özenle hazırlanmış düzeneklerini devirmek ya da üzerinden atlayıp geçmek istiyor insan. 70-80 yaşlarına kadar hayatın lise öğrencileriyiz. Bir düzen kurdukça başka bir düzenin daha gerektiği ve buruşana kadar bitmediği… Bu düzeni yıkamayışımızın ispatı da: itirazlarımızı da şikayetlerimizi de yanımıza alıp bir düzen kurmak için dere tepe düz gidişimiz.
İrem Özdemir