Bahar Apartmanı

Son günler, hayatımda art arda olan depremler yüzünden çok zor geçiyordu. İş hayatım, aşk hayatım, maddi durumum, evim…
Ben Finans ve Yatırım Danışmanlığı yapan bir şirkette çalışıyordum. İşimde gayet iyiydim ama müşterilerime yeteri kadar (!) zaman ayırmadığım için patronum beni dört ay kadar önce işten attı. Her şey bununla başladı zaten. Kovulduktan sonra iş aradım ama her yerde durum aynıydı, koşulsuz destek! Ben de kabul etmedim ve işsiz kaldım.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi, evlenmeyi düşündüğüm erkek arkadaşımla da ayrılma noktasına geldik. Onun da gerekçesi, benim fazla kuralcı olmamdı. Yani disiplinli, planlı, prensiplerine sonuna kadar uyan biri olduğum için yorulduğunu, hatta benden sıkıldığını söyledi. Sözleri tam olarak şöyleydi aslında:
“Senin yanında kendimi dadımlaymış gibi hissetmekten sıkıldım. Bir Pazar kahvaltısını bile saatli yiyorsun, evdeki planların aksamasın diye on dakika bile fazla kalmıyorsun yanımda. Artık sana göre hareket etmekten yoruldum, çok da sıkıldım. Birileri gelip hayatındaki eğlenceyi söküp almış ya da sana neşeli olmayı yasaklamış gibisin. Ben dayanamıyorum!”
Bunu söyledi ve benim iş aramak için planladığım zamandan esnetip onunla kahve içtiğim yerde beni bırakıp gitti.
Şirketten ayrıldığımda benimle çalışmaya devam edeceğini söyleyen birkaç iyi müşterime danışmanlık etmeye devam ettim ama oturduğum evin, faturalarımın ve giderlerimin yarısını bile karşılamaya yetmediği için neredeyse bütün birikimim bitti. Taşınmam gerekiyordu ama bir türlü istediğim gibi bir ev bulamamıştım. Yani alıştığım koşullara biraz olsun uyan bir ev.
Tek umudum olan arkadaşımı arayıp bir ev bulup bulamadığını sordum ama cevabı olumsuzdu. Hatta üzerine rahat rahat konuştuğunu da duyunca:
“Bana ev bul Sarp!” diye haykırdım ve kapadım telefonu en yakın arkadaşımın suratına. O kadar büyük bir kaos ve stres içindeydim ki, bütün öfkemi ona kusar olmuştum son günlerde. Oysa o yalnızca bana yardım etmeye çalışıyordu…
İki gün sonra Sarp arayıp bir ev bulduğunu söyledi ve evin resimlerini attı bana. Bahar Apartmanı.
Adına tezat eski, bakımsız bir apartmanın bir o kadar yaşlanmış olan dairesinin resimlerini görünce neredeyse sinir krizi geçirecektim. Tam Sarp’ı arayıp ağzıma geleni söyleyecekken kapım çaldı ve ev sahibim geldi. Kirayı bir hafta geciktirdiğim için gelmişti ve artık hiçbir şeyi seçme ya da tercih etme lüksüm olmadığını tamamen kabullendim. Ve Sarp’ın bulduğu Bahar Apartmanı’na taşınmaya karar verdim.
Taşınma sürecim çok çabuk oldu. Erkek arkadaşım da muhtemelen içine düştüğüm durum nedeniyle bana destek olmak istedi ve yardıma geldi, merhametli adamdı zaten. Birlikte taşınmayı hallettik ve yeni daireme yerleştim. Yıpranmış yerleri Sarp ve Doğan onardılar, banyoyu da güzelce temizleyip kullanabileceğim hale getirdiler. İçim bir parça olsun rahatlamıştı.
Sakin ve ucuz bir yaşama geçtiğimi düşünürken, sakin olan kısımda yanıldığımı anlamam çok uzun sürmedi. Biz taşınırken bir iki kez çay ve kurabiye gibi ikramlarla destek olan komşu hanımlar, artarak gelmeye başladılar. Her gün bir yada ikisi gelip kapıyı çalıyor, ben buyur bile etmeden eve girip muhabbet etmeye çalışıyordu. Başlarda nezaketen on- on beş dakika katlanabildim ama sonunda patladım.
Elinde kekiyle kapıya gelen teyzenin içeri girmesini egelledim. Şaşırdı ama yüzümdeki ciddiyeti görünce girme eğiliminden vazgeçti.
“Rahatsız ettiysem kusura bakma kızım, sen yalnız kalma diye…” derken lafını öfkeyle kestim.
“Size beni yalnız bırakmayın diyen mi oldu? Ne bu böyle yahu her gün biriniz kapıya dayanıyor, sormadan etmeden evime giriyor! Benim bir hayatım, kendime göre işlerim var, insan biraz saygı gösterir! Lütfen sürekli beni rahatsız etmeyin. Ben sizin çay içip dedikodu yapacağınız biri değilim!” deyip kadının suratına çarptım kapıyı. O an, bundan zerre kadar pişman da olmamıştım.
O olaydan sonra kimse gelmedi, muhtemelen kendi aralarında da haberi yaymışlardı. Sonunda rahat etmiştim bu komşu zırvalığından kurtularak. Ama işte, insan kime ya da neye hangi vakitte ihtiyaç duyacağını önceden bilemiyor ki…
Evdeki internet bağlantısında sorun olduğu zamanlar, mahallesinin internet kafesine gidiyordum arada. Bazen de müşterimle yüz yüze görüşme yapmam gerektiğinde mahalleye yakın bir kafede buluşuyordum. Etrafımdaki en elit yer orası olduğu için, ayrıca Wifi bağlantısı da vardı. Arada Sarp da uğrardı yanıma, biraz oturur giderdi. Ya da beni almaya gelir, dışarıda vakit geçirip eve bırakırdı yeniden.
Ama işte benim alışık olmadığım bu muhitte, bu davranışlarım fazlaca dikkat çekmiş olmalı ki saçma sapan bir olay yaşadım ve her şey değişti.
Müşterimle toplantı yapıp marketten de alış verişimi halletmiştim ve eve dönüyordum. Peşimde biri olduğunu falan fark etmeden apartmana girip daireme çıktığımda arkamdaki adım seslerini duydum. Dönüp arkama bakınca, iki tane serseri kılıklı adamın bana baktığını gördüm, ama ne bakış!
“Ne istiyorsunuz?” dedim korktuğumu belli etmemeye çalışarak. Adamların tipi öyle rahatsız ediciydi ki, korkmamak elde değildi.
“Bir kahveni içmeye geldik güzelim.” dedi bir tanesi.
“Ne münasebet!” deyip anahtarı kapıya takıp açmaya çalıştım. Ama gitmeye niyetleri yoktu ve iyice yaklaştılar.
“Bana bak!” dedi diğeri. “Elaleme şapır şupur bize ne peki? Bizimki can değil mi?”
“Ne saçmalıyorsun sen be!” dememle beni kapıya itip tehditler savurmaya başladı ilk konuşan. Diğeri de anahtarı alıp kapıyı açmaya çalışıyordu. O anda nasıl bir kuvvet geldiyse:
“Yardım edin!” diye bağırdım. Beni kapıya iten, ağzımı da kapatıverdi bir anda ve artık yardım isteme şansım da bitmişti. Başıma gelecek korkunç şeyleri düşünerek titremeye başlamıştım ki bir şeyler oldu bir anda. Ağzımdaki el bir anda çekildi, anahtarın yere düşme sesini duydum ve sonra da bir kadın kalabalığının hakaret ve öfke dolu seslerini. Sonrası karanlık…
Kendime geldiğimde evimdeki kanepede yatıyordum. Gözlerimi açar açmaz yerimden fırladım ve biri elimi tuttu. Korkuyla baktığım yerde, kapıdan kovduğum komşu hanımı gördüm. Bana şefkatle bakıyordu.
“Korkma yavrum, gitti o pis adamlar.” dedi ve saçımı okşadı. Ne olduğunu anlamaya çalışarak bakarken, anlattılar bana her şeyi.
Benim sesimi duyunca yan dairemdeki hanım çıkmış ve olanları görüp herkesi çağırmış yardıma. Hanımlar ve evli olanların eşleri, duyan koşmuş bizim kata. Sonra da adamları terlik, merdane ve ellerine ne geçtiyse döve döve atmışlar apartmandan.
Nasıl bir rahatlama, nasıl bir duygu boşalımı bimiyorum ama kadına sarılıverdim bir anda. Sonra da, onca ayın iç boşaltımı gibi, ağladıkça ağladım…
Diğer komşu hanımlar da halime üzülerek beni izlediler ben sakinleşene kadar ve sonunda iyice rahatlayınca kollarından ayrıldım adını devam eden sohbetimizde öğrendiğim Nuriye hanımın.
O gece yanımda kaldılar hepsi iyice geç olana kadar. Rahatlayayım diye bitki çayı da demlediler bana. Ben de onlara başımdan geçenleri anlattım uzun uzun. Özür diledim, affettiler hemencecik. Zaten hiç kızmamışlar, öyle dediler. Sonra dediler ki, bu civarda yalnız yaşayan kadın az olurmuş, iti kopuğu da çok olurmuş etraf mahellelerin. Onlar aslında benimle, yalnız olduğum için ve bir şeye ihtiyacım olursa çekinmeden kapılarını çalabileyim diye tanışıp samimi olmak istemişler.
Muhtemelen daha önce kendimi bu kadar rezil ve iğrenç hissettiğim bir an olmamıştı. Onlara da söyledim bunu, kızdılar bana böyle düşündüğüm için. Canım komşu hanımlar, o kadar tatlıydı ki hepsi.
Ailemden neden uzak olduğumu, onların neden hiç gelip gitmediklerini sordular bana. Kısaca ailemden de bahsettim. Despot babamı, beni sürekli kurallı ve disiplinli olmaya programlayan annemi, yani bugünkü halimin mimarlarını.
O gece, kimseyle konuşmadığım kadar konuştum onlarla. Doğan’ı bile anlattım, bana söylediklerini, aramızın ne kadar kötü olduğunu.
“Sen onu dert etme,” dediler ve bir sürü akıl bile verdiler bana.
Muhtemelen bir terapist ile ondan fazla seansta yapacağım konuşmayı o gece komşu hanımlarla yapmıştım. Ama itiraf etmeliyim, hayatımda bu kadar hafif hiç hissetmemiştim daha önce.
Gece benimle kalmak için ısrar ettiler ama kabul etmedim. Kapımı iyice kilitlememi tembihleyip gittiler ve giderken de tek tek sarılmayı ihmal etmedik elbette.
Onlardan sonra Doğan’ı aradım. Özür dileyerek başlayan konuşmam, ilişkimizdeki her şeyi konuşarak devam etti ve biraz daha iyi bir noktaya getirmiştik işleri telefonu kapatırken. Sabahın ilk ışıklarına kadar konuştuktan sonra, içim biraz daha rahat uyudum. Olanlardan hiç bahsetmedim ona, bilse asla durmaz gelmeye kalkardı. Ve komşu hanımlar onun kim olduğunu anlayana kadar epey bir terlik darbesi alabilirdi.
Kapının sesine uyandığımda güneş tepelere kadar çıkmıştı. Kapıya gidip korkuyla ‘Kim o?’ diye sorup da komşu hanımın sesini duyunca rahatladım ve açtım. Neşeyle baktı yüzüme.
“Uyandırdım mı yavrum?” derken o kadar şefkatliydi ki, dayanamadım yine sarıldım. Minnetimi başka türlü anlatamazdım çünkü. Sessizce bekledi ve ben ondan ayrılınca biraz dolmuş gözlerle baktı bana.
“Hadi gel, arka bahçedeki çardakta kahvaltı yapacağız,” deyip elimden tuttuğu gibi pijamalarımla indirdi beni çardağa. Tam kadro oradaydılar tabi ki. Onların kahvaltı yapması için geç bir saatti ama çok belliydi ki bu organizasyon benim için yapılmıştı, ben kendimi iyi hissedeyim diye.
Gece olanları hiç konuşmadan, hepsi muhteşem bir ilgiyle karnımı doyurma , daha doğrusu moralimi düzeltme çabasına giriştiler. Bana harika bir sabah, harika bir kahvaltı ile çok güzel anlar yaşattılar…
Sonraki zamanlarda onlarla çokça vakit geçirdim. Planlarımdan, prensiplerimden de vazgeçtim. İşlerim zamanla daha iyiye gitti ve bir müşterim sayesinde iyi bir şirkette yeniden işe başladım, beklentileri sadece iş olan insanların yanında.
Komşu hanımlar evimi ve balkonumu çiçeklerle donattı, beraber ağlamalı filmler izledik, hasta olduğumda sırayla gelip baktılar bana. Çok yoğun olduğum zamanlarda yemekleriyle karnımı doyurdular ve hayatımı öyle güzelleştirdiler ki, daha önce bu kadar değerli ve mutlu hissettiğim hiçbir zaman yoktu yaşantımda.
Doğan’la da aramız düzeldi, benim iyileşen yanlarım sayesinde o da eskisinden daha iyi biri oldu bana karşı. Ve her şey çok güzel, inanıyorum ki daha da güzel olacak. Çünkü Doğan’la evleniyoruz!
Teklifini kabul etmek için tek şartım, bu dairede oturmaktı ve beni kırmayıp kabul etti. Kendimi bulduğum bu apartmandan ve komşu teyzelerimden ayrılmak istemeyişimi anlayışla karşıladı. Çünkü o da biliyordu, ben onlarla tanıştıktan sonra değişmiştim.
Düğünüme bir hafta kaldı. Bugün komşu teyzelerimle evimde, benim için getirdikleri çeyizleri yerleştirdik. Bana ve onlara üstten üstten bakan annemi hiç umursamadım, kenarda oturup karışmamasını söyledim. Çünkü onun yıllarca berbat ettiği her şeyi bu kadınlar düzelmişti. Hakkı yoktu onları üzmeye…
Neşe içinde hazırladık her şeyi. Eskiden olsa kapımdan bile sokmam diyeceğim o dantelleri, işli havluları, el örgüsü eşyaları öpüp başıma koyarak serdim evimin her yanına. Çünkü onlar benim kalbimde çiçekler açtıran teyzelerim aslında, hayatımı güzelleştiren o güzel kadınların güzellikleri…
İyileştim, değiştim ve mutluluğu da iliklerime kadar yaşıyorum artık. Ve Bahar Apartmanı sakini olarak da hayatımı bahar tadında yaşamaya devam edeceğim.

Esra Barın

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.