Benim adı Melek kendi melek anneme ithafen…
“Sana dünyanın en güzel şiirini yazmak isterdim annem ama seni yazmaya kalemimin gücü yetmez. Etrafımdaki bütün sevenlerimi toplasam da bir araya, yine de hepsinin sevgisi bir anne etmez.”
Bütün annelerin Anneler Günü kutlu olsun!
Her insanın beşikten mezara kadar en ihtiyaç duyduğu kişi muhakkak ki annedir. Onun varlığı güven verirken bize, yokluğu da doldurulamayan bir boşluk bırakır içimizde. Çünkü karşılıksız sevmenin temsilidir anne. Ne yaparsam yapayım beni seven bir kişi var diyebileceğimiz tek insandır. En azından bunun böyle olması gerektiğine inananlardanım.
Annelerin özelliğini anlatmak için bence kelimeler yetersiz kalır. Bu yüzden de anneliği anlatmak yerine sözü annelere bırakmak istedim. 9 Mayıs Anneler Günü hasebiyle kendimin de içinde bulunduğu dokuz kadınla annelik hakkında bir röportaj gerçekleştirdik. Bu röportajları yaparken benzer sorulara verilen bazen benzer, bazen de tamamen farklı cevaplar her annenin ne kadar özel ve güzel olduğunun bir göstergesidir benim için.
Anneliğe dair çok güzel mesajlar barındıran bu röportajı incelerken eminim ki içiniz sıcacık olacak. Kendi annenizden ve kendinizden bir şeyler bulacaksınız.
_______________________________________


Merhaba. Bize kendinizi tanıtır mısınız?
Adım Hivda, 28 yaşındayım, dokuz yıllık evli ve iki çocuk annesiyim. Ev hanımıyım, çalışmıyorum.

İlk anne olduğunuzda neler hissettiniz? Pembe bir bulutun üzerinde miydiniz ya da tam tersi mi? Bizimle paylaşır mısınız?
Bir buçuk yıl evlilikten sonra kızımı kucağıma aldım. Ondan önce iki düşüğüm olmuştu ve ben onu da kaybedeceğim diye çok korkmuştum. Kızımı kucağıma verdiklerinde hâlâ inanamamıştım. Dünyanın en güzel varlığı idi ve hâlâ o günleri hatırlayınca gülümserim. Galiba hiç unutamayacağım bir deneyim oldu benim için annelik. Pembe bir bulutun içindeydim ama o buluttan kayıp düşeceğimden de çok korkuyordum. Annelik hem korku hem de sevgi ve benzeri birçok duygunun bir arada yaşandığı bir şey.

Bir kadın kendini anneliğe hazırlayabilir mi? Cevap evet ise, nasıl hazırlamalı sizce? Psikolojik olarak ya da bilgi edinme açısından düşünebilirsiniz bu soruyu. Yoksa doğaçlama mı yaşamalı anneliği?
Bence hazırlayamaz, o duygu kendiliğinden gelip yerleşir. Annelik bizim doğamızda var. Küçükken oyuncak bebeklere bile annelik yapan kadın kendi çocuğuna hayli hayli yapar. Ama yardım almak bazen gerekebilir, kadın tam olarak hazır değilse psikolojik olarak. Mutlu değilse mesela çünkü mutlu olmayan bir anne mutlu çocuklar yetiştiremez. O yüzden kendi kendine sormalı, “Ben bir çocuğa bakabilir miyim?” diye. Sonuçta her şeyiyle sana ihtiyaç duyan bir insanı yetiştirmek kolay değildir ama dediğim gibi bazı şeyler kendiliğinden gelip yerleşir.

Her kadın anne olmaya yatkındır mı yoksa yatkın olup olmadığını anne olmadan sorgulamalı mı demek istiyorsunuz, açıklayabilir misiniz?
Aslında ikisi de ama daha çok sorgulamalı. Hiç düşünmeden onlarca çocuk doğurup bakamayan insanlar gördüm. Önce gerçekten isteyip istemediğinden emin olmalı.

Zamanında ben annem gibi yapmam deyip de kendinizi aynısını yaparken bulduğunuz şeyler var mı?
Hayır, aksine ben hep annemi örnek aldım. Annem benim için iyi bir rol modeldi. Biz doğuda yaşıyoruz ve buralarda hâlâ ataerkillik var ama annem asla hiçbir çocuğunu diğerinden ayırmadı ve her seferinde yanımızda olup destek oldu. Hâlâ oluyor da. Biraz otoriter bir kadındır ama babam hep şehir dışında çalıştığı için buna mecburdu.

On yıl sonraki anneliğinize bir mesaj gönderme imkanınız olsaydı nasıl bir mesaj göndermek isterdiniz?
Sen iyi bir anne oldun. Çocuklarını hep sevdin ve geriye dönüp keşke deme, pişman olma sakın.

İki çocuğum var demiştiniz? Daha çocuk sahibi olmak istiyor musunuz?
Aslında ben istemiyorum. Korkuyorum nedense. Dokuz aylık kusmalar ve pıhtı iğneleri, hatta doktor kontrolleri aklıma geldikçe yeter diyorum. Biraz da rahata alıştım ama eşim istiyor. Hayat bize ne verir bilmem.

Bir annenin çocuklarına verebileceği en güzel üç şey ne olmalı sizce?
Her canlının alanına saygı göstermek, özgüvenli ve cesur olmak. Kötülüğe karşı kendini savunmayı bilmeli. Anne çocuğuna güçlü ve özgüvenli olmayı aşılamalı ve bunu önce kendi yapacak ki çocuk bilsin. Bir de çocuğuna sınırını öğretmeli. Duracağı yeri bilen insan kimseye kötülük yapmaz.

Bir anneyi babadan ayıran özellikler desem… Sizce neler olurdu?
Anne, bebek henüz rahmindeyken anne gibi hisseder, baba doğduktan birkaç ay sonra. Yani benimki öyleydi. Anne evde olmayınca çocuklar onu arar ama babanın evde olmadığında sadece sorulur.

Anne sevdiğini göstermekten korkmaz çocuğuna, asla kıyıp küsmez ama baba her şeyi içten yapmayı tercih eder. Gerçi şimdiki babalar çok güzel seviyor ama bir anne gibi olamaz. Annenin önceliği çocuğudur, babanın belli değil. Belli değil, benimkini anlamadık soruyorum hep başka bir şey söylüyor.

Annelik kutsaldır. Yine de anneliği simgeleyecek olsanız ne kullanırdınız?
Melek figürü. Çünkü çocukların dünyadaki koruyucu melekleridir anne.
Hivda Hanım’a bu röportaj için teşekkür ediyoruz ve Anneler Günü’nü kutluyoruz.
_____________________________________


Merhaba. Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
İsmim Suna, 31 yaşında iki çocuk annesiyim.

İlk anne olduğunuzda neler hissettiniz?
Şaşkınlık, korku ve heyecan… Uzun süren tedavilerin ardından onu kucağıma alabilmek tarifsizdi aslında.

Tedavi sürecinden bahsetmek ister misiniz? Bunun sizde bıraktığı duygulardan… Mesela korkunuz bu süreçle mi alakalı?
İlk bebeğimi doğmadan kaybedince tedavi sürecim ve hamileliğim ruhsal olarak yordu beni. Hep ikinci bebeğimi de kaybetmekten korktum, hatta uzun bir süre geceleri uyuyamadım bebeğimi benden alacaklar diye.

İnsanın kalbinde bir yara olarak kalıyor her kaybettiği bebek. Bundan önce de uzun süren bir tedavi yaşadıysanız anlıyorum korkularınızı.
Yara demek hafif kalır aslında. İnsan hayallerini, umutlarını gömünce ruhen ölüyor. Yalnız kaldığı her an düşünüyor, “Gözleri ne renkti, kız mı erkek mi?” diye. Hele bir de hevesle aldığınız bir iki parça eşya varsa… Minik bir çorap veya tulumun verdiği acı ile tüm evimi yakmak istedim.

Şu an tedavi sürecinde olan anne adaylarına söylemek istediğiniz şeyler var mı? Onlara cesaret ya da teselli vermek adına.
Umut, sabır ve dua ile hayırlısını dilesinler. Anne olmak dünyanın en güzel şeyi bana göre ama kızlarım doğmadan da şükretmem gereken binlerce neden vardı.

On yıl sonraki anneliğinize bir mesaj gönderme imkanınız olsa, kendinize nasıl bir mesaj göndermek isterdiniz?
Kızlarının en iyi arkadaşı, en büyük desteği ve rehberi olmayı başarmışsındır umarım…

Sizce neden bu kadar önemli anne ve çocukları arasındaki arkadaşlık? Buna çok önem verdiğinizi seziyorum.
Annem benimle yeterince anı biriktirmediği içindir belki.

Bunun hakkında konuşmak ister misiniz?
Şöyle ki, geleneksel bir Türk ailesinde büyüdüm. Annem bana ev süpürmeyi, yemek yapmayı öğretince görevlerini tamamlamıştı. Rüya gördüğümde yanında yatmak istediğimde ayıp derdi mesela. Şu an çok güzel pilav yapıyorum ama hâlâ karanlık korkumu yenemedim…

Küçükken ben de korkardım karanlıktan… hâlâ da korkarım aslında… Anneniz de muhtemelen öyle görmüş olmalı annesinden. Zincirleme bir kaza gibi hatalar nesiller boyu tekrarlanabiliyor. Siteminizde haklı olabilirsiniz fakat bir de şöyle düşünün: Onun zamanında bilgiye ulaşım bu kadar kolay değildi, sadece kendi yetiştirilme tarzını kopyalayabiliyordu belki de ama şimdi bizler için bu öyle değil. O yüzden günümüzde her annenin çocuk eğitimi hakkında kendini geliştirmesi gerektiğine inanıyorum ben.
Alakasız. Kucağa almak, öpmek bunlar teknoloji ile alakalı değil. Kız kısmı şunu yapmaz, bunu yapmaz deyip oğluna tapmak adaletsizlik, haksızlık.

Bir anne kesinlikle cinsiyet ayrımı yapmamalı… Haklısınız. Sevgisini gösterme konusunda toplumumuzda anlam veremediğim tabular var. Peki… Zamanında ben annem gibi yapmam deyip de kendinizi aynısını yaparken bulduğunuz şeyler var mı?
Maalesef var, bazen ağlama krizlerim oluyor. Bunun için psikolojik destek alıyorum, bunu aşmak için. Kızlarımın beni öyle görmesini istemiyorum.

Anneleri babalardan ayıran özellikler nelerdir sizce? Yoksa ikisi de aynı mı?
Anneyi babadan ayıran aslında zaman ve paylaşım. Anne çocuğu ile daha çok paylaşımda bulunduğu için daha kuvvetli bir bağ doğuyor.

Bir annenin çocuklarına verebileceği en güzel üç şey desem… sizce ne olurdu?
İslami değerleri öğretmek, milli değerleri öğretmek ve her koşulda sevmek…

Annelik kutsaldır fakat yine de anneliği bir cisim ya da bir resimle simgeleme imkanınız olsa ne kullanmak isterdiniz?
Kendi annemi cevize benzetirim, diğer kardeşlerim tıpkı bir karga gibi onu göklere çıkarıp yere atar ve paramparça eder. İstedikleri şeye üzerek de olsa ulaşırlar. O cevizin asfalttaki kabuklarına yalın ayak basan ve canı acıyan çocuk da benim sanırım…

Kendi anneliğinizi neye benzetiyorsunuz peki?
Kendi anneliğimi cam bir sürahide buz tutmuş ve sürahi parçalayan suya benzetiyorum. Sonunda eriyeceğim ama tabulara göre değil kalbime göre yetiştiriyorum evlatlarımı.
Bir evlat yedisinden yetmişine kadar anne baba sevgisine muhtaçtır. Umarım sürahideki suyu en kısa zamanda eritmeyi başarabilirsiniz.
Suna Hanım’a teşekkür ediyoruz ve Anneler Günü’nü kutluyoruz.
_____________________________________


Merhaba. Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
Adım Zerya, 23 yaşındayım, üç yıllık evliyim ve iki yaşında bir kızım var. Fizik rehabilitasyon merkezinde öğretim üyesiyim.

İlk anne olduğunuzda neler hissettiniz?
Sanki yeryüzündeki en güzel varlık kucağıma verilmiş gibiydi. Onunla hiç anım yokken öncesinde o saatten sonra onsuz nasıl bir saniye geçireceğimi düşünmüştüm ilk olarak. Sonrası onunla gelen bambaşka bir hayattı. Sanki onu doğururken kendim de yeniden doğmuştum. Ben artık bambaşka bir insandım. Tutunmak için küçücük bir el bana uzanmıştı. Küçücük, dünya güzeli gözleriyle bana bakarken, minicik kırmızı dudaklarının kıpırdadığını görünce dünya ikimizden ibaret demiştim. Hayatımın en güzel tanışma faslıydı kesinlikle.

Bir kadın kendini anneliğe hazırlayabilir mi ve nasıl hazırlamalı sizce?
Kadın bebeği olacağını öğrendiği ilk andan itibaren annedir. Annelik doğamızda var bizim. Bazı kadınlar anne olmak için yaratılmıştır derim. Kesinlikle normal şartlarda istenilerek kalınmış bir gebelik dönemi zaten ister istemez sizi anne olmaya alıştırır.

Sadece hamile kalmanın her zaman bir kadını anneliğe yeterince hazırlamadığını düşünüyorum. Özellikle bu ilk gebelikse. Günümüzde bir kadın anne olmanın yanı sıra aynı anda çalışıyor da mesela. Siz de bir öğretmensiniz aynı zamanda. Hem anneliği hem işinizi nasıl kombine ettiniz? Yeni anne adaylarına bu konu hakkında verebileceğiniz tavsiyler var mı?
Ben istenilen gebelik derken çoğu kadın zoraki gebeliklere maruz kalıyor, demek istedim. Bu çocuk yaşta da olabiliyor. Çok karşılaştım, bu şekilde çok hasta gördüm klinikte bebeği kabullenemeyen. Doğduğunda bile yüzüne bakmak istemeyen. Her kadın anne olamaz bence, olmamalı da. Bunun yanı sıra her erkek de baba olamaz ve olmamalı da…
Benim için işim ve anneliğim çok kopmadı birbirinden. Hayat, hikâyem doğrultusunda şekillendi aslında. Hiç beklemediğim, dibe vurduğum bir anda kızımın varlığını öğrendim. O sıralar bir yurtta görev alıyordum. Kızım da hep benimleydi. Karnını doyurur, uyutur, orada çocuklardan sorumlu olan çok sevdiğim, artık ailemden olan benim gibi görevli kardeşlerim vardı. Orada bırakır, dersime giderdim. Uyanırsa veya huysuzluk ederse bir kat uzaktım sadece, bir telefonla yanındaydım. Bu konuda şanslı olduğum su götürmez bir gerçekti. Sonrasında da şehir değiştirmek zorunda kaldım zaten. Sağlık sorunlarım nedeniyle kısa bir süre çalışmaya da ara verdim. Sonrası şu anda tüm dünyayı kasıp kavuran pandemi ve ben hâlâ çalışamıyorum ne yazık ki. Aslında iyi de oldu bir yandan kızımın en güzel zamanlarında yanındayım. Yeni annelere söyleyebileceğim şu var: Eğer ki imkan varsa bir süre çalışmayıp bebekleri ile ilgilensinler. Hem kendilerine iyi gelecektir hem de bebeklerine. Tabii imkan yoksa kadın her şeyi başarır benim tek ilkem. Elbette ki aynı anda çalışıp bebek de büyütebilir.

Bir annenin çocuklarına verebileceği en güzel üç şey desem… sizce ne olurdu?
Sevgi, saygı , eğitim.

Sevgi, saygı ve eğitimi biraz açabilir misiniz? Saygıyı öğretmeli mi yoksa göstermeli mi mesela? Eğitim derken sadece okul eğitimden mi bahsediyorsunuz yoksa daha geniş bir kavram olarak mı kullandınız?
Sevildiğini bilen çocuklar daha özgüvenli olur. Dışarda kendisi için tehdit sayılabilecek binlerce unsur var ve bunlarla karşılaştığında anlatabileceği sevgi dolu bir aile varsa kendini güvende hisseder ancak. Sevgisiz çocuk yarımdır. Sevgiyi yanlış yerlerde yanlış şekillerde arar yoksa. Saygıya gelince, hem saygı öğretilmeli hem de gösterilmeli. Önemli bir kişi olduğunu, onun da sınırları olduğunu, herkesin sınırlarını ihlal edemeyeceği gibi onun da başkalarının sınırlarına saygı duyması gerektiği öğretilmeli. Eğitim ise her şekilde. Her yönden eğitim. Eğitimin temel taşı ailedir. Hayatında önem arz eden her şeyi aileden görür ve uygularız. Elbette ki okul eğitimi de en az bunun kadar önemlidir. Çocuklarımız biz olmasak bile kendi ayakları üstünde durabilsinler diye kollarına eğitim adı verdiğimiz altın bir bilezik şart. Mutlaka okutulması taraftarıyım çocukların.

On yıl sonraki anneliğinize bir mesaj gönderme imkanınız olsa, kendinize nasıl bir mesaj göndermek isterdiniz?
Sen mükemmel olmasa da iyi bir annesin. Şimdiye kadar bu görevi layıkıyla yerine getirdiğin için tebrik ederim. Gelecek yıllarda da ben anne olmayı beceremedim gibi safsatalara yenik düşüp kendini yorma ve en güzel şekilde anneliğinin tadını çıkar bu yıllar geri gelmeyecek.

Zamanında ben annem gibi yapmam deyip de kendinizi aynısını yaparken bulduğunuz şeyler var mı? Bir örnek verebilir misiniz?
Annem mükemmel bir anneydi. Hep onun gibi bir anne olmak istemiştim. Sanırım gittikçe de ona benziyorum. Tek yapmam dediğim bir konu var sanırım o da beslenme konusu. Yemek yedirmek için kardeşlerimin peşinden koşturduğunu görünce sinirlenir bırak yemesinler derdim. Acıkınca yerler, yemezlerse de kendileri bilir derdim. Ama ne yazık ki anne olunca öyle olmuyormuş. Kızım doymadan bir lokma yiyemediğim gün anladım bunu.

Anneler ve çocuklarına yemek yedirme çabası. Tanıdık geliyor… Kızınız yemediği zaman onu yemek yemeye nasıl ikna ediyorsunuz?
Şöyle ki yemek yeme normalde bizim için bir ritüel haline gelmiş durumda. Normalde yer yemeklerini. Ama çoğu zaman da biriktirir yiyene kadar. O zamanlarda ben çekiliyorum aradan. Babamız devreye giriyor. Tabii babası araya girdi mi uslu kız rolleri başlıyor. Yani anlayacağınız, bu durumlarda topu babasına atıyorum.

Anneleri babalardan ayıran özellikler nelerdir sizce? Yoksa ikisi de aynı mı?
Bence ikisi de farklı şeyler. Anne daha karnındayken, bebeğin ilk hareketleriyle anne olur. Ama baba kucağına alınca baba olur. Anne ve baba kavramı farklı olduğu gibi üstlerine düşen görevler de farklıdır. Anne, anneliğini baba da babalığını yaptığı sürece sorun yok. Anne her daim çocuğun yanında yöresinde, ilk ihtiyaç anında anne önde olur. Genelde annenin hazır olmadığı zamanlar baba devreye girer. İki taraf da bol sevginin yanında disiplinden de ödün vermemeli. Sanırım disiplin konusunda babaya düşen görev daha fazla.

Annelik kutsaldır fakat yine de anneliği bir cisim ya da bir resimle simgeleme imkanınız olsa ne kullanmak isterdiniz?
Evlatlarım… Evet, evlatlarım anneliğimin en güzel simgesi hiç şüphesiz. Eminim çoğu anne için de bu böyledir. Bana anneliği resmet deselerdi, hiç düşünmez kızımı çizerdim!
Zerya Hanım’a bu röportaj için teşekkür ediyoruz ve Anneler Günü’nü kutluyoruz.
_____________________________________


Merhaba, ilk olarak kendinizi tanıtır mısınız?
Tabii ki. Ben Asya 32 yaşındayım, 13 senelik evliyim ve 10 yaşında özel bir erkek çocuk annesiyim. Aynı zamanda da yazar ve açık öğretim lise öğrencisiyim.

Özel bir çocuk annesiyim dediniz. Bundan bahsetmek ister misiniz?
Elbette. Oğlumda on yıla yakındır daha da yaygın olan otizm spektrum bozukluğu var. Üç yaşına girerken teşhis konuldu ve hâlâ mücadele veriyoruz. Otizm en yaygın tanımı ile nöro gelişimsel bir bozukluk. Çoğu bilmeyen kişi bunun direkt beyinden kaynaklandığını düşünse de başlangıç noktası bozulan bağırsak florası ve enziminden kaynaklanır. Çeşitleri vardır. Bazı çocuklarda etki çok ağır ilerlerken bazı çocuklarda daha normal yol alabilir. Oğlum şanslı kesimde yer alıyor. Rahat ve hızlı gelişim gösterebilen tarafta.

Üç yaşında teşhis konulmuş. O zamana kadar gözlemlediğiniz ya da hissettiğiniz şeyler var mıydı? Böyle bir teşhis bekliyor muydunuz ve bu ilk etapta size neler hissettirdi?
Şöyle ki konuşmada ve yürümede gecikme ve ses ile kokuda aşırı duyarlılık söz konusuydu. Göz kontağı kuramama, sarılma, öpme ya da dikkat gerektiren küçük oyunlardan kaçma, kendini kapama… Konuşamadığı için hırçınlık ve stres kaynaklı şiddet eğilimi gözlemlerim arasındaydı. Zaten bunlar çok aşırı göze battığı için hemen birçok çocuk psikiyatrisinden randevu alıp ne olduğunu öğrenmek istedim. Hep işin negatif yanının başına geleceğini düşündüğüm için adını koyamasam da bu tür bir teşhis gelebileceğini tahmin etmiştim ve bu durum bende acaba yetemedim mi ya da bundan sonra yetebilecek miyim kaygısı oluşturdu. Kabullenmekle zaman harcamak yerine yapabileceklerimi öğrenmek için çabalamaya daha ilk duyduğum gün başlamıştım.

Bu öğrenme süreci nasıl geçti, destek aldınız mı? Ya da kimler destek oldu bu süreçte size?
Destek görmedim. Çünkü kendi ailem, eşimin ailesi ve eşim hep geri plandaydı. Maalesef şu algı hiç değişmiyor: “Aman kimse duymasın. Deli derler, laf yaparlar, saklayalım, sorana yalan söyleyelim.” modundan bir türlü çıkamadılar. Bir anne olarak kabullenme süreci yaşaması gereken benken, iş tersine döndü ve ben ikna eden, anlatan, ikna etmeye çalışan taraf oldum. Rapor için kurul sırası beklerken birkaç özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi adı ve bu merkezlerin ne işe yaradığını öğrendim. Rica ettim, telefon ve adres aldım. Raporu aldığım gün dört tane kurum ile görüşüp birinde derslere başlaması için başvuru yaptım. Tabii iş hastane raporu ile bitmiyor. Bulunduğumuz ilçe de bulunan rehberlik araştırma merkezi yani RAM’dan eğitim için de rapor çıkarmam gerekti. Elbette özel eğitim kurumu bulduktan sonra eğitim raporu için yardımcı oldular ve işinde uzman bir öğretmenle eğitimler başladı. Kısaca özet geçersek, destek bekleyecek ne zamanım vardı ne de kimsem.

Çok üzüldüm yaşadıklarınıza… maalesef birçok özel çocuk annesi benzer durumlar yaşıyor. Yıllarca bir de bununla mücadele etmek zorunda kalıyor. Bu durumu yeni yaşamaya başlayan annelere tavsiyeleriniz nedir?
En büyük tavsiyem başaracak gücün kendi içlerinde olduğunu unutmasınlar. Destek görmek ya da görülmek için beklemesinler. Kimse madalya takmaz ya da sırtlarını sıvazlamaz ama evlatları bir kez anne dediğinde kendi ayakkabısını giyip tuvaletine gittiğinde dünyalar onların olur. Siz zamanı beklemeyin, zamanın size yetişmeye çalışmasını sağlayın. Asla ev işi vs. şeyler için çocuğunuzu ihmal etmeyin. Unutmayın, özel çocuklara ev işinden arta kalan zaman yetmez. Ama ev işine çocuğunuzdan arta kalan zaman yeter.

Bu aslında bütün çocuklar için geçerli olmalı. Maalesef bazen anneler ev işlerine vakit harcadıkları kadar çocuklarına harcamayabiliyorlar. İlk öğrendiğinizde acabalar yaşadığınızdan bahsettiniz. Yetememe duygusundan… Geçmişe dönme imkanınız olsa dönüp o anki Asya’ya ne demek isterdiniz?
Evet, tüm çocuklar yıkanacak bulaşıktan ve alınacak 10 dakikalık tozdan daha kıymetli. Geçmişe dönüp o Asya’ya sadece sen iyi bir annesin ve yetememe korkun yersiz derdim. Çünkü oğlumla attığım her adımda başardığımız, yendiğimiz her zorlukta aslında ne kadar güçlü ve yeterli olduğumu hissettim.

Sizin gibi bir annesi olduğu için oğlunuz çok şanslı. Oğlunuzla birlikte çok güzel ilerleyeceğinizden eminim. Peki yeniden anne olmayı düşünüyor musunuz?
Esas ben onun gibi bir çocuğa sahip olduğum için şanslıyım. Hayır. İkinci bir çocuk şu an için benlik bir durum değil. Oğlumla çok fazla yoğunluğumuz var ve bunun haricinde kendim için yaptığım şeyler tüm zamanımı dolduruyor.

Zamanında ben annem gibi yapmam deyip de kendinizi aynısını yaparken bulduğunuz şeyler var mı?
Evet var. Terlik konusu galiba anne olan her kadına otomatik yüklenmiş özellik. Güdümlü füze gibi anne terliği, on ikiden vurma konusunda annelerin vazgeçilmezi.

Umarım isabetli atmıyorsunuzdur.
Bu konuyu oğluma sormak lazım. Poposuna arada isabet eden o.

Anneler evlatlarına kıyamazlar, kıyamamalı. Eminim siz de o terliğin yumuşak tarafından atıyorsunuzdur. Size anneliğin simgesiniz sorsam , ne derdiniz? Terlik demeyin sakın 🙂
🙂 Karşılıksız sevgi ve şefkat derim.

Ama bunu bir nesneyle veya resimle yansıtmak isteseniz, bu ne olurdu?
Bence annelik tabaktaki yenmeyen tatlı, yaz günü sırta konulan havlu. Daha birçok nesne olabilir. Bazen saksıda çiçek bazen mezarda toprak.

Bunun birini seçmek zorunda bıraksam… gözlerinizi kapatıp ve kendi anneliğinizi düşünün…
Benim anneliğim maraton koşucusu gibi can buluyor zihnimde. Hep bir koşturmaca yetişme ve yetiştirme çabası.
Ben de kendi anneliğini hep bir maraton koşucusuna benzetiyorum.
Asya Hanım’a bu röportaj için teşekkür ediyoruz ve Anneler Günü’nü kutluyoruz.
_____________________________________


Merhaba. Bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
İsmim Hava. 27 Aralık 1987 Afyonkarahisar doğumluyum. Doğduğum yer, Afyon’un bir kasabası. Kalabalık bir aileye sahibim. Amcalar, halalar hep bir arada olan bir hanede büyüdüm. Babaannemin 10 tane çocuğu vardı. Bayağı kalabalık bir kuzen grubumuz vardı. Biz 4 kardeşiz, üç kız bir oğlan.

Bütün aile birlikte mi yaşıyordunuz?
Genelde evet. Halalarımın çoğu yurt dışında yaşıyordu ama yazları hep beraberdik çünkü onların evleri de bizimkilerin yanındaydı. Bizim kasabanın geneli yurt dışında yaşar. Ailemizin çoğunluğu da yurt dışında. Zamanında daha iyi bir yaşam sürmek için gelen büyüklerimiz burada bir düzen kurunca ailelerini de yanlarına almışlar. Sonra da buralara tamamen yerleşip kök salmışlar.
Anladım. Ben de yurtdışında yaşıyorum. Benzer şekilde benim ailem de yerleşmiş yurt dışına. Bu konu hakkında uzun uzun konuşasım var sizinle fakat röportajımız annelik hakkında… Bildiğim kadarıyla sizin de çocuklarınız var. Ben sözü fazla dolandırmadan direkt konumuza geçelim en iyisi.

Kaç çocuğunuz var ve ilk anne olduğunuzda kaç yaşındaydınız ve neler hissettiniz?
Üç tane çocuğum var. İki oğlan, bir kız. İlk anne olduğumda 18 yaşındaydım. Sadece korku hissettim. Çok korktum, kendim bir çocukken nasıl bir çocuğa anne olacağım dedim.

Oldukça gençmişsiniz anne olduğunuzda. Böyle hissetmeniz normal.
Bir de benim gibi yanınızda kimse yoksa korkunuz iki katına çıkıyor. Ne elimi tutacak annem yanımdaydı. Ne de destek olacak kız kardeşlerim.

Korkunuz kendinizi yalnız hissettiğinizden ileri geliyor olmalı.
Ben de öyle düşünüyorum çünkü bir kız evlat için anne çok başka bir şey.

Eşinizin ailesi peki?
Onlar sağ olsun o zamanlar yanımdaydı ama işte insanın kendi öz ailesi gibi olmuyordu. Bir de hiç doğru dürüst tanımadığınız bir ailenin içinde ne kadar rahat olunabilirdi ki.

Böyle büyük bir aileden kopup tek başına yurtdışına gitmek zor olmuş olmalı sizin için.
Hem de nasıl. Sanki kocaman bir gölden çıkarmışlar da beni bir dereye hapsetmişler gibiydi. Ben onca zaman gölde yüzmeye alışkın olunca dere bana küçük gelmişti. Bir de suyuna da alışkın olmayınca. Üstüne annelik de eklenince korkularım iyice artmıştı.

Peki nasıl atlattınız bu korkuyu?
Bence aslında hâlâ atlatamadım biliyor musun? O korku hâlâ ilk günkü gibi içimde duruyor.

Şimdi o âna dönebilseniz yani ilk anne olduğunuz ana, kendinizi nasıl teselli etmek isterdiniz?
Korkma derdim kendime. Sen ne kadar küçük olursan ol, bir kadınsın. Annelik senin doğanda var. Senin doğar doğmaz ruhunla birlikte bu duygu da üflenmiş bedenine derdim.

Yurt dışında yaşıyorsunuz. Çocuklarınıza kendi kültürünüzü aktarmanız gerektiğini düşünüyor musunuz ve düşünüyorsanız bunun için neler yapıyorsunuz?
Evet, Fransa’da yaşıyorum. Bu sene tam tamına 17 yıl oldu. Dile kolay ama kalbe upuzun 17 koca sene. Tabii ki aktarılmalı. Sonuçta ne kadar da yurt dışında yaşarsak yaşayalım bizler Türk vatandaşıyız. Kendi gelenek ve göreneklerimiz var bizim. Onları ne unutmalı ne de unutturmalıyız. Eğer bizler unutur ya da önemsemezsek evlatlarımızı tamamen yabancı bir milletin ellerine teslim etmiş oluruz. Bunun için de hem ben hem de eşim elimizden geldiğince onlarla konuşup bizlerin gerçek kimliklerini özlerine benimsetiyoruz. Onlarla sürekli Türkiye hakkında geçmişimiz ve geleceğimiz hakkında sohbetler ediyoruz. Bizim oradaki yaşama şekillerimizi anlatıyoruz. Babası burada yabancı olmanın zorluğunu anlatırken ben de oradaki çocukluğumu anlatıyorum. Evde sürekli Türkçe konuşuyoruz. Dış kapıdan içeri girer girmez Fransızcayı yasaklıyoruz. Arada bazen unutup konuşuyorlar ama sonra hatırlayıp düzeltiyorlar.
En çok da dini eğitimlerine önem veriyoruz. Hafta sonu tatillerinde ve arada olan 15 günlük tatillerde mutlaka burada Diyanet’e bağlı bulunan camimizde Kuran ve din bilgisi dersleri almalarını sağlıyoruz. Türkçelerinin daha iyi olması için okullarımıza gönderilen Türk öğretmenlerinden ders almalarını sağlıyoruz. Yani burada imkanımız altında yapılacak her şeyi yapmaya çalışıyoruz. Umarım ilerde onlar da aynı gayreti ve özgüveni kendi çocukları için yaparlar da bizler bir avuç Türk olarak özümüzü kaybetmeden yabancı topraklarda yaşar gideriz.
Anavatanın olmayan bir ülkede yaşamak tuhaf bir duygudur, bilirim. Kendi özünden kopmamak için daha sıkı sarılırsın özüne ve kimliğine. Neyse… geçelim bir sonraki soruya.

Zamanında ben annem gibi yapmam deyip de kendinizi aynısını yaparken bulduğunuz şeyler var mı? Bir örnek verebilir misiniz?
Bayağı var hem de. Çocukken büyüdüğümde anne olursam asla annem gibi bir anne olmam dememe rağmen çoğu özelliğim anneme benziyor. Gerçi bence çoğunluğumuz annelerimize benziyoruz. Aklıma gelen ilk örnek de dinlemeden kızmak oluyor galiba.

Aslında her çocuk kısmen annesinin ve babasının kopyası oluyor. Biz farkında olmadan benzer davranışlar sergileyebiliyoruz. Yine de şimdiki neslin kendini geliştirmek için daha iyi imkanlara sahip olduğunu düşünüyorum mesela bilgiye ulaşım.
Bence ne olursa olsun her kızın sonu ilerde annesinin kopyası olmak gibime geliyor.

Anneleri babalardan ayıran özellikler nelerdir sizce? Yoksa ikisi de aynı mı?
Tabii ki aynı değiller. Baba evin duvarları ise anne evin çatısıdır. Aslında ikisi de birbiri olmadan yarımdır. Birbirlerini ayakta tutan yine kendileridir. Çocuklar için ikisinin de varlıkları apayrıdır. O yüzden ne olursa olsun her zaman bir çocuğun mutlaka aile ortamında büyümesi taraftarıyım. Baba evin otoritesi iken anne evin dengesidir bence. Ayrıca anneler, çocuklar ve baba arasındaki görünmez köprüdür. Onları hem birbirine bağlar hem de iyi anlaşmalarını sağlarlar. Mesela bizim evde öyle. Ben çocuklar ve eşim arasında köprü görevi yaparım mutlaka. Sonuçta erkekler doğaları gereği biraz sinirli ve fevri olabiliyorlar. O yüzden ben her zaman eşimin otoritesini sarsmadan dengeyi sağlamaya çalışırım.

Hep annelerin çocuklara verebileceği en güzel şeyleri sordum. Size bu sorunun tam tersini sormak istiyorum. Çocukların annelerine verebileceği en güzel şeyler nelerdir?
Çocuk yetiştirmek yemek pişirmek gibi aslında. Tuzunu yağını salçasını baharatlarını iyi ayarlamazsan istediğin tadı elde edemezsin. Ama bunu da yaparken kendi bildiklerimi çocuklarıma zorla diretmiyorum. Ben onlara bir seçenek sunuyorum, seçip seçmemeyi de onlara bırakıyorum. Çok sıkmakta zarar olur diye düşünüyorum. Çocuğumun bana vereceği en güzel şey ileride bana olan sevgisini ve saygısını kaybetmemesi olur. Yaşlandığımda, “Annem nasılsın, bir ihtiyacın var mı?” desin, inan dünyalar benim olur. Annelikte en büyük korkum bu sanırım. Unutulmak. İleride kendi yetiştirdiğim evladımın beni unutması.

İnşallah unutulmayız. Bizler şimdi annelerimizi unutmazsak en azından onlara güzel örnek olmuş oluruz ve onlar da bunu görerek büyüyecekleri için inşallah büyüyünce bizleri unutmazlar.
Çevremizde çok görüyoruz biliyor musun, annesi babası onca yıl evlatlarına bakıp yetiştirmiş ama onlar bir gün bile nasılsın dememişler. Biz aslında evlatlarımızdan onlara verdiğimiz emeğin karşılığı olarak tek şey isteriz: Sahip çıkılmak, hatırlanmak.
Çok haklısınız. Umarım unutulmayız. Hayat şartları çok hızlı değişiyor. Geleceğin bize neler getireceğini bilemiyoruz. Umarım hayırlı evlatlar yetiştirmek nasip eder Rabbim bize.

Son sorumuza geçelim mi?
Geçelim, hiç istemesem de… Sevdim çünkü bu işi. İnsan duygularını anlatınca farklı hissediyor. En önemlisi de hatırlayıp rahatlıyorsun.
Rahatlatabildiysem sizi ne mutlu bana 🙂 Geçiyorum son soruma.

Annelik kutsaldır fakat yine de anneliği bir cisim ya da bir resimle simgeleme imkanınız olsa ne kullanmak isterdiniz?
Cennet derdim bence. Hem bilinmedik hem bilindik hem ulaşılmaz hem de bir o kadar ulaşılır.

Her kadının bu soruma başka bir cevap vermesi… Çok güzel ve özel.
İşte asıl cevap bu bence. Annelik her kadın için apayrıdır. Benim için genç kızlığım annelik… Korkularım, çaresizliğim, özlemim iken başkası için kurtuluştur annelik. Babalık nasıl bir şey bilmem ama annelik gerçekten çok kutsal bir şey. İçinde bir can büyüyor bunun üstüne ne söylenir ki?

Evet bu da anneliği bu kadar özel ve kutsal yapan şey bence. Çok güzel bir röportaj gerçekleştirdik, Umarım siz de en az benim kadar keyif almışsınızdır.
Çok hem de. Son bir şey söylemek istiyorum.

Buyurun. Son söz hep sizindir.
Umarım ilerdeki tüm kadınlar doğru zamanda doğru adamlarla bu güzel duyguyu tadarlar. Çünkü annelik kadar kutsal bir duygunun en güzel bir yanı da sahip olduğun canın sevdiğin adama ait olmasıdır bence. O yüzden ilerdeki anne adayı kızlarımıza sesleniyorum hayatınızın bu en güzel duygusunu en değecek adamlarla yaşayın.

Çünkü bir çocuk iki insanı bir ömür boyu birbirine bağlar. Değil mi?
İşte bunun için iki taraf da doğru seçimler yapmalı.
Hava Hanım’a röportajımıza katıldığı için teşekkür ediyoruz ve buradan Anneler Günü’nü kutluyoruz.
______________________________________


Merhaba. Kendinizi tanıtır mısınız?
İsmim Demet. 38 yaşındayım, ev hanımıyım. İki kız çocuk annesiyim ve 18 yıllık evliyim. Aşırı temizlik takıntım ve simetri takıntım var. Wattpad’de kitap okumayı, değişik yemek tarifleri denemeyi, yüzmeyi, gezmeyi çok severim. Aşırı duygusalımdır.

İlk anne olduğunuzda neler hissettiniz?
Anne olunca, “Bu bana Allah’ın emaneti, bu mucize şey benim mi?” dedim. Zaten çocukları çok sevdiğim için benim için zor olmadı.

Bir kadın kendini anneliğe hazırlayabilir mi ve nasıl hazırlamalı sizce?
Bence hayır. İnsan anne olunca her şey değişiyor. Bir anda yapmam dediğini yapmaya, almam dediğini almaya, giydirmem dediğini giydiriyorsun. Bence annelik tamamen doğaçlama.

Bildiğim kadarıyla kızınızın Çölyak hastalığı var, bundan bahsetmek ister misiniz? Kızınızın ve sizin hayatınızı nasıl etkiliyor bu?
Çölyak bir bağırsak hastalığı. Yediği şeylerin içinde gluten olmamalı. Bu hastalık herkese göre basit gibi gelebilir ama sadece ekmek ve unla kısıtlı bir şey değil. Şampuandan kreme, macuna, sakıza, baharatına kadar her şey glutensiz kullanılmalı. Bu teşhisi altı sene önce aldık. Ekmeğin tozundan bile etkileniyor kızım. Biz altı senedir ailecek yemeğe çıkamadık ailemiz veya yakınlarımızın yaptığı yemekli davetlere menüyü kızımın yiyeceklerine göre hazırlayıp yapıp öyle gideriz. Sırt çantamız mutfağımız bizim. Her an her yerde yiyeceklerimizi bulamıyoruz o yüzden mutlaka çantamızın içinde atıştırmalık bulundururum. Kızım arkadaşlarıyla hiçbir yere gitmez bu yüzden. Allah kimsenin başına vermesin çok zor bir hastalık. Küçük kızım ablasına olmayan bir şeyi asla yemek istemez.
Gerçekten zor bir hastalıkmış. Küçük kızınızın bu kadar anlayışlı olması çok güzel bence. Maşallah.

Kaç çocuğunuz var ve bir daha çocuk sahibi olmak istiyor musunuz?
İki kızım var, bir daha düşünmüyorum.

İstememenizin kızının hastalığıyla bir ilgisi var mı? Ona yetememe korkusu mu var yoksa zaten iki çocukla kalmayı mı düşünüyorsunuz?
Kızımın rahatsızlığı, benim rahatsızlıklarım başlı başına bir etken. Kızım ben olmadan kimseye güvenip bir ortamda yemek yemez mesela. Hastalığı tek çölyak olmadığı için çok dikkatli olmak gerekiyor.

Başka hastalığı da mı var kızınızın?
Çölyak, kronik pankreatit, insülin direnci, kistik fibrozis taşıyıcısı, kemik erimesi, mide hastalıkları…
Gencecik yaşında bu kadar hastalık… İnsanın evladıyla sınanması çok zor değil mi Demet Hanım? Allah yâr ve yardımcınız olsun, şifa versin inşallah.

Kızınızın hastalığını ilk öğrendiğiniz âna bir mesaj gönderme imkanınız olsa, kendinize nasıl bir mesaj göndermek isterdiniz?
Sen ayakta duracaksın ki kızın da dursun, asla düşme derdim. Onun yanında belli etmedim, hep gözyaşlarımı içime akıttım.

Zamanında ben annem gibi yapmam deyip de kendinizi aynısını yaparken bulduğunuz şeyler var mı? Bir örnek verebilir misiniz?
Benim annem çok fedakârdı, hâlâ da öyle. El işi yaparak parasını kazanır, her dediğimizi yapardı. Annem idolümdür. Hiç öyle bir şey yok.

Annenizden farklı değil de aynı yaptığınız şeyler var mı o zaman? Farkında olmadan onun davranış biçimini kopyaladığınız şeyler mesela?
Hassas ve korumacılığı.

Anneleri babalardan ayıran özellikler nelerdir sizce?
Bence öyle bir fark yok. Ben çok mutlu, bağlı, saygılı bir ailede büyüdüm. El bebek gül bebek derler ya o şekil. Ben hiçbir zaman aralarında fark göremedim. Halen daha ellerini üstümden çekmezler maddi manevi. Çocuklarım bile ilk istedikleri şeyleri onlara söyler.

Bir annenin çocuklarına verebileceği en güzel üç şey desem… sizce ne olurdu?
Güzel ahlâk, eminlik duygusu ve sevgi.

Eminlik duygusu derken… açıklayabilir misiniz bunu?
Ben bunu yaparım. Kendimden eminim, kazanacağım, alacağım gibi.

Annelik kutsaldır fakat yine de anneliği bir cisim ya da bir resimle simgeleme imkanınız olsa ne kullanmak isterdiniz?
Annenin çocuklarına duyduğu sevginin miktarı olmaz. O yüzden ben sevgimi gökyüzüne benzetebilirim.

Eksik sorduğum ya da anlatmak istediğin ya da bana sormak istediğin başka bir şey var mı Demet Hanım?
Anneliği insanlar görev gibi görmemeli; yemeğini yap, çamaşırını yıka ve benzeri şeyler. Annelik kutsaldır, yaşamayan bence bilemez. Çocuklarınızla oyun oynayın, ders çalışın, kitap okuyun, gezmeye gidin, mutfakta yemek yapın. Onun size, sizin ona ihtiyacınız olduğunu hissettirin. Onun için her kılığa, her şekle girin ki dış etkenlere kanmasın. Konuşun, tartışın her şeyi beraber çözün. Anne olmak kalıp olmamalı.
Demet Hanım’a bu güzel mesajı ve röportajımıza katıldığı için teşekkür ediyoruz. 9 Mayıs aynı zamanda Dünya Çölyak Günü’ymüş. Bu günde hem Anneler Günü’nü kutluyoruz hem de kızına bolca şifa diliyoruz.
_____________________________________


Merhaba. Bize kendinizi tanıtır mısınız?
Ben Sabiha, 35 yaşındayım. Evliyim, altı tane çocuğum var.

Maşallah, Allah bağışlasın. Yaşınız da oldukça gençmiş. İlk anne olduğunuzda kaç yaşındaydınız ve neler hissettiniz?
İlk anne olduğum da 15 yaşındaydım. Başta bilmiyorum, korkmuştum. Kendim çok küçüktüm, onu koruyamamaktan ve bakamamaktan çok korkmuştum. Ama hayatta tattığım en güzel duygu annelikti.
Aslında kendiniz de çocuk sayılabilecek yaştaymışsınız. Annelik hem dünyanın en güzel duygusu hem de birçok kadının içine anne olduktan sonra yerleşen korku.

Çevrenizden ilk ve sonraki çocuklarınızı yetiştirirken destek aldınız mı?
Evet aldım. Özellikle eşimden. Mesela ilk çocuğum 15 günlük falandı. Gaz sancısı vardı ve ben anlayamamıştım. Bebeğim ağladıkça oturup ben de ağladım. Herhalde kendimi ilk defa o kadar yetersiz hissetmiştim. Eşim eve gelip beni o halde görünceye kadar ağlamam devam etmişti. Bebeğin gazını çıkardıktan sonra, eşim beni sakinleştirmişti.

Eşiniz kaç yaşında baba oldu, o da sizin gibi genç miydi?
Eşim 31 yaşındaydı, yani o olgundu.

Galiba bu ağlama krizlerini her anne yaşıyor. Eşinizin size böyle destek olması ayrıca çok güzel. Hem sizi hem çocuklarınızı büyütmüş desenize.
Evet, eşim de öyle der. Evde bazen hepinizi ben büyüttüm dediği olur.

O kadar küçük yaşta kendinizi anneliğe nasıl hazırladınız? Hamilelik döneminiz mesela nasıl geçti?
Herhalde çocuk olduğum için, başta her şey bir oyun gibi geliyordu. Sanki böyle her şey yaşanacak da ben evime geri döneceğim gibi, uzun süreli bir misafirlikte, kendimi evcilik oynayan çocuklar gibi hissediyordum açıkçası ve oyundaki rolüm annelikti. Bebeğim karnımda hareket etmeye başlamadan önce, hamileliğime bile inanmıyordum. Ne bileyim, bir canlının içinde başka bir canlı çok tuhaf geliyordu. Evet, insan çevresinde hamile kadınlar görüyor… Ama bunun kendisi olması… karnımdaki ilk hareketleri ile kabul etmiştim.

Kendi kızınızın sizin evlendiğiniz yaşta evlenmesine müsaade eder miydiniz?
Ben kızımın benim yaşımda evlenmesine asla izin vermezdim. Yani benim kızım için değil. Kim olursa olsun karşı dururdum. Anneme bazen kızardım bu yüzden.

İlk anne olduğunuz ana bir mesaj gönderme imkanınız olsaydı, yani geçmişe, kendinize nasıl bir mesaj gönderirsiniz?
Korkma derdim kendime, hayatının en güzel deneyimi bunlar. Bebeğine yetebilirsin. Belki dünyanın en iyi annesi değilsin ama dünyanın en şanslı annesisin derdim.

Zamanında ben annem gibi yapmam deyip de kendinizi aynısını yaparken bulduğunuz şeyler var mı? Kızınız küçük yaşta evlendirmek dışında tabii.
Evet, annem belirli yerlere izin vermezdi. Şimdi aynı şeyi ben yapıyorum. Aslında ne kadar haklı olduğunu anlıyorum. Diğer konularda değil. Annem biraz zor bir kadındı. Ben ise çok iyimserim farklı karakterleriz yani.

Anneleri babalardan ayıran özellikler nelerdir sizce? Yoksa ikisi de aynı mı?
Anne ve babalar iki farklı karakter. Cinsiyet olarak da, düşünce olarak da farklı insanlar. Ben ve eşim zıt kutup gibiyiz. Ben çocuklara karşı daha otoriterim. Eşim daha yumuşak. Biz anneler daha duyarlıyız. Altıncı hissimiz daha kuvvetli. Bir adım atacağımız zaman daha çok endişe duyuyoruz. Çocuklarımızın üstüne daha çok düşüyoruz. Babalar daha rahat.

Bir annenin çocuklarına verebileceği en güzel üç şey desem… sizce ne olurdu?
Bence en güzeli; güzel ahlâk, temiz bir gelecek, iyi bir geçmiş. Annelere Allah sağlık ve ömür verirse her adımda çocuklarıyla, sevgi ve saygı çerçevesinde yetiştirdikleri çocuğa verebilecekleri en güzel şeyler bunlar bence.

Temiz bir gelecek ve iyi bir geçmişle tam olarak ne demek istiyorsunuz? Açıklayabilir misiniz?
Temiz bir gelecek çocuğun kendisi için doğru olanı. Ama yaşadığı çevreye de saygı çerçevesinde olmalı. Vicdan bakımından da mesela hayvana bile saygı duyacağı bir çevrede yaşam. Yaşadığı dünyanın sadece ona ait olmadığının bilincinde, iyi bir yaşam. Yani temiz bir gelecek. Hem benim hem de onun vicdanen hür ve rahat olması. Toplum olarak birçok değerimizi kaybediyoruz. En azından bunun bilincinde bir insan. Bana göre en temiz gelecek bunlar herhalde.
Temiz geçmişe gelirsek. Yaşadığımız dünya her gün her anlamda daha kötüye gidiyor ve bunu biz insanlar yapıyoruz. Ben çocuğumun bunlar arasında yer almasını istemem. Bilinçli iyi bir çocuk, bilinçli iyi bir insandır. Geçmişi ne kadar güzel olursa, geleceğinin de o kadar temiz olacağına inanıyorum. Mesela geçmişinde sigara, alkol ve benzeri şeyler olsun istemiyorum. Hırsızlık, şiddet gibi unsurlar da. Yani arkasına dönüp bakarken koskocaman keşkeler sırtında olmasın.

Annelik kutsaldır fakat yine de anneliği bir cisim ya da bir resimle simgeleme imkanınız olsa ne kullanmak isterdiniz?
Ben anneliği bir cisimle simgelesem… Bu bence güneş olurdu. Hem kendisiyle her yeri ısıtıyor hem de aydınlatıyor.
Sabiha Hanım’a röportajımıza katıldığı için teşekkür ediyoruz ve Anneler Günü’nü kutluyoruz.
______________________________________


Merhaba. Bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
Ben Çilem. Kırk yaşındayım, biri on yedi diğeri yedi yaşında iki çocuk annesiyim.

Allah bağışlasın Çilem Hanım. İlk anne olduğunuzda neler hissettiniz?
Bu mucize gibiydi, hayatımda ilk defa bir canlıyı kendimden daha çok seveceğimi ve kendimden önde tutacağımı hissetmiştim. Hayatımın aşkı kızımı ilk gördüğüm anda uzaya bile çıkmış olabilirim. Hiç korkmadım en azından bir süre. İlk günler eşimle sadece onu izledik. Sadece uyuyordu ama dünyanın en heyecanlı filmi bile dikkatimizi onun kadar çekemezdi.

Bir kadın kendini anneliğe hazırlayabilir mi? Hazırlamalı mı yoksa akışına mı bırakmalı?
Aslında ne kadar hazırlarsa hazırlasın gerçeklerle yüzleşemez. Çünkü teoriyle pratik arasında dağlar kadar fark var. Mesela kızım ağladığında, “Allah’ım ağladığı için verebileceğim annesi de yok çünkü o benim ne yapacağım?” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Susturamadığım iki keresinde de onunla oturup ben de ağlamıştım. Yani sonuç olarak hiçbir kadın kendini yeterince hazırlayamaz. Tabii bununla ilgili kitaplar okumalı ve araştırmalı hatta mümkün olursa ilk yardım kurslarına gitmeli. (Tabii bu ülkemizde ne kadar mümkün tartışılır). Donanımlı ve tedbirli olmak iyidir.
Haklısınız. Ben sırf bu yüzden iş yerinin ilk yardım ekibine katıldım. Acil durumlarda çocuklarıma doğru müdahaleyi yapabilmek için. İmkanlar konusunda da şöyle bir ekleme yapmak istiyorum. Herkesin hayat şartları farklı olabilir ama günümüzde neredeyse herkesin bir akıllı telefonu var. Aslında dünyadaki bütün bilgiler de elimizin altında. Yine de anneliğin teoriden çok yaşanan, hissedilen bir şey olduğuna katılıyorum.

Geçelim bir sonraki sorumuza. Hep biz anneler öğrettiğimizi düşünürüz çocuklarımıza ama biz farkında olmadan onlardan da öğreniyoruz muhakkak. Çocuklarınızın size öğrettiği en önemli üç şey nedir?
Birincisi: Ne kadar küçük olursa olsun onların da bir birey olduğunu, duyguları, fikirleri ve huyları olduğunu öğrendim mesela. Tabii ki bunu biliyordum ama dediğim gibi teoriyle pratik bambaşka şeyler.
İkincisi: Çocukların evde gördüklerini öğrendiklerini, büyüklerini rol model alıp şekillendiklerini öğrendim. Çocuklarımız bizi taklit ediyor. İyi veya kötü olmaları bize bağlı, yanlış şeyler yapmaları biraz da bizim suçumuz.
Üçüncü olarak da yaşları kaç olursa olsun ilgimize ihtiyaç duyuyorlar. Onaylanmak istiyorlar. Ne hata yaparlarsa yapsınlar arkalarında olduğumuzu bilmek istiyorlar. Koşulsuz şartsız sevgimizi istiyorlar. O yüzden çocuklarıma sık sık ne hata yaparlarsa yapsınlar onlara ilk zamanlar kızsam bile onları çok sevdiğimi, bunu hiçbir şeyin değiştiremeyeceğini hatırlatıyorum. Onlarla gurur duyduğumu, benim çocuklarım oldukları için ne kadar şanslı olduğumu söylüyorum. Daha nice öğrendiğim şeyler var ama ilk olarak aklıma gelen üç şeyler bunlar oldu.
Çocuklarınız da sizin gibi bilinçli bir anneleri olduğu için çok şanslı bence.
Teşekkür ederim, son bir ekleme yapmak istiyorum. Kızıma, annelik öğretmenim derdim o aklıma geldi.

Anneleri babalardan ayıran özellikler nelerdir sizce? Yoksa ikisi de aynı mı?
Aahh! Ne mümkün. “Anneler hisleriyle hareket eder, babalar mantıklarıyla. Anneler panik olur, babalar soğukkanlı kalır.” derler ama bu bizim evde işlemiyor. Eşim çok panik olduğu için sakinleştirmek, ortamdaki gerginliği almak bana düşüyor. Bu yüzden genelleme yapmak yanlış diye düşünüyorum. Bu biraz da kadın ve erkeğin yapısıyla alakalı. Kendi adıma şunu söyleyebilirim. Anne olarak ben duygusal olarak bakıyorum olaylara, kendimi çocuklarımın yerine koyup empati kurmaya çalışıyorum. Babalarıysa daha düz bir şekilde düşünüyor. Bir de “Annen varsa baban var” derler, bu söze inanıyorum. Tabii istisnalar da vardır mutlaka. Bir de anneler her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünür. Akla gelmeyecek şeyleri bile. Babaların o kadar ince ve ayrıntılı düşündüğünü sanmıyorum. Anneler biraz da baba ile çocuk arasında tampon görevi görüp iki taraftan gelebilecek darbeleri yumuşatıyor. Yani sözün özü, anneler ve babaların arasında dağlar kadar fark var. Fiziksel darbeleri kastetmiyorum tabii. Eşimle şiddete her türlü karşıyız.

Çocuklarınızı yetiştirirken nelere önem veriyorsunuz? Onlara aktarmak istediğiniz en önemli değerler nedir mesela?
Dürüstlük, iyi niyet ve tabii ki biraz da uyanıklık. Cesaret, güç ve dayanıklılık. Dürüst olmasını istiyorum ki, adı yalancıya ve kaypak karakterliye çıkmasın. İyi niyetli olsun ki, arkadaşlarının ve değer verdiklerinin güvenini kazansın. Biraz da uyanık olsun ki, iyi ile kötüyü ayırt edip kendini kullandırmasın. Maalesef bu devirde insan kullanmayı marifet sayıyorlar. Bu tür insan müsvettelerini kendinden uzak tutsun. Cesur, güçlü ve dayanıklı olsun ki kolaylıkla eğilip bükülüp yara almasın. Bu en çok korktuğum şey. Her anne gibi ben de çocuklarımın üzülüp ağlamasına dayanamam. Bu özelliklere sahip olursa kendine saygısı olur bana göre. Ben sürekli kendilerine saygı duymalarını vurgulayıp hayattan öğrendiklerimi evlatlarıma aktarıp onları elimden geldiğince hayata hazırlamaya çalışıyorum. Bunu sanırım ölene kadar devam ettireceğim. Çünkü ben de yeni yeni şeyler öğrenmeye devam ediyorum.

Umarım ileride çocuklarınızın sizin gibi güçlü bir karaktere dönüştüklerini yaşamak ve görmek nasip olur. Geleceğe, anneanne olduğunuz âna kendinize veya kızınıza bir mesaj gönderme imkanınız olsaydı nasıl bir mesaj gönderirdiniz?
Bu değişkenlik içeren bir soru aslında. Çünkü o güne kadar hayatımda neler olacak bilemiyorum. Belki gelecekte yaşadıklarım bambaşka düşünmeme sebep olacak. Kendime değil ama anne olduğunda kızıma bir mesaj göndermek isterim. Mesaj da şu olur: “Sakin ol bebeğim, ilk başta korkacaksın, zaman zaman annelik becerini sorgulayacaksın ama eninde sonunda iyi olacaksın. Ben her zaman yanında veya bir telefon uzağında olacağım. Sen her zaman benim mükemmel kızım oldun, mükemmel bir anne olacağına inanıyorum. Sık sık söylediğim gibi anne olunca beni çok daha iyi anlayacaksın. Sen benim sadece kızım değil, aynı zamanda en iyi arkadaşlarımdan birisi oldun. Seninle ve dönüştüğün ve hatta dönüşeceğin kadınla gurur duyuyorum.”

Zamanında ben annem gibi yapmam deyip de kendinizi aynısını yaparken bulduğunuz şeyler var mı? Bir örnek verebilir misiniz?
O kadar çok ki… Mesela şu anda moda olan erkeklerin dar, hatta tayt gibi dar paça kotlar giymesine gıcık oluyor ve kızıma dert yanıyorum. O da, “Biraz sessiz ol anne. Senin yüzünden şiddet gören mağdur kadınların arasına gireceğiz, bir gün dayak yiyeceğiz.” diyor. Annem de bizim zamanımızda moda olan kıyafetleri eleştirir ve ben de sinir olurdum. Bir de annem şu şeyin üstündeki şeyi verir misin derdi ve anne daha açıklayıcı olup işimi kolaylaştırsan diye dert yanardım. Şimdi ben de bunu yapıyorum hatta kızım hatırlattı şimdi.

Siz kaç yaşında evlendiniz, kızınız sizin evlendiğiniz yaşta evlenmek isterse ne yapardınız?
Ben 20 yaşında evlendim, iki gönül bir olunca samanlık seyran olur diyen kör romantiklerden biriydim. Şimdi sürekli, “Oku kızım, ayaklarının üzerinde dur, aşk bir yanılsamaymış. Sana saygı duyan değer veren bir erkeğe ver kalbini. Sakın unutma, evlendiğin adam gelecekte çocuklarının rol modeli olacak. Doğru kişiyi tercih et.” diyorum. Tabii bunu ayda bir söylüyorum ki sıkılmasın. Sözlerim bir kulağından girip öbüründen çıkacak kadar değersizleşmesin. Uyarılarıma rağmen yine de evlenirse elbette ki destek olurum. Onu dinleyen dert ortağı olur, elimden geldiğince yükünü hafifletmeye çalışırım. Çünkü onun ayağına taş değse benim canım yanar. Hata yapmak insana mahsustur.

Annelik kutsaldır fakat yine de anneliği bir cisim ya da bir resimle simgeleme imkanınız olsa ne kullanmak isterdiniz?
Annelik emek verilerek işlenmiş el örmesi yün battaniye gibidir. Eğer isterseniz sizi ısıtır. Yağmurlu havalarda kahvenizi yudumlarken ona sarılır kendinizi güvende hissedersiniz. Sıcak havalarda ise sizi bunaltır. Sizden uzak durmasını istersiniz. Evlatlarımızı aşırı sevdiğimiz için biz anneler onları bunaltabiliyoruz.
Çilem Hanım’a bu röportaj için teşekkürlerimizi sunuyor ve Anneler Günü’nü kutluyoruz.
______________________________________

Dokuzuncu röportajımızda röportaj yaptığım annelerin bana sorduğu sorular yer alıyor.
Hivda Hanım’ın sorusu: Çocuklarınıza karşı keşke yapmasaydım ya da iyi ki yapmışım dediğiniz bir şey var mı?

Bunu sürekli yaşıyorum. Mesela kızıyorum. Sonra keşke kızmasaydım diyorum. Elimde olsaydı onların bebekliğinde onlarlar daha çok vakit geçirmek isterdim bir de… çünkü çok hızlı büyüyorlar. Benim değil de annemin yaşadığı ilkler var mesela. Yine de bu kişinin annem olduğu için de çok şanslı hissediyorum kendimi. Anneme sadece annem olduğu için değil, çocuklarımın da annesi olduğu için minnettarım. İyi ki var hayatımda.
Suna Hanım’ın sorusu: Üç çocuk annesi olarak çocuklarınızdan özür dilediğiniz bir an oldu mu?

Ben hep özür dilerim çocuklarımdan. Beş yaşındakinden de on beş yaşındakinden de. Benim de haksız yere kızdığım anlar oluyor elbette. Zor bir günüm, ters bir anım. Sakinleşince hep konuşuruz, gerekirse haksızsam özür de dilerim. Bence özür dilemek bir insanı küçültmez, yüceltir. Üstelik çocuklar hata yapmanın insancıl olduğunu da görmüş oluyorlar. Allah’tan başka kimse kusursuz değildir.
Zerya Hanım’ın sorusu: Siz de bir annesiniz. Üstelik çalışan bir anne. Yeterli hissediyor musunuz kendinizi annelik konusunda?

Ben anne olarak yetinebilmek için hep kendimden ödün verdim. Kendi hobilerimden, gezmelerimden vazgeçtim. İşimden arda kalan zamanımın büyük bir kısmını çocuklarıma ayırdım. Hayatım hep bir maratonmuş gibi hissettim ve ben ev, okul, iş arası koşturan bir koşucu. İnsan bu koşturmacanın arasında hep kendine geç kalıyor, unutuyor. Yeterli bir anne miydim? Elimden geldiğince. Ama kendime yeterli miydim sorusunu maalesef olumsuz cevaplayacağım.
Asya Hanım’ın sorusu: Annelikte sizi en çok zorlayan kısımlar nelerdir? Hamile olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissettiniz?

Hamile olmayı uzun sayılabilecek bir süre beklediğimi söyleyebilirim. Önce şartlarım uygun değildi, sonra da nasibimi bekledim. Neler hissettim… inanamadım. Ertesi gün eczaneye gidip bir test daha aldım, o da pozitif çıkınca ikna oldum ama hâlâ rüyadaymışım gibi bir his vardı içimde. Bu duygu ultrasonda kalp atışlarını görene kadar sürdü bende.
Annelikte beni en çok zorlayan ilk kızımın uyku problemleri oldu. Doğumdan sonra komplikasyonlar yaşadık ve bu ikimizin de annelik ve evlatlık hayatına stresli başlamasını neden oldu. O yüzden kızım, ağlayan bir bebekti. Birlikte ağlar dururduk işte. Kızımın uyku sorunu ergenlik yaşına kadar sürdü.
Demet Hanım’ın sorusu: Şimdiye kadarki hayatında çocukların için aldığın çok önemli bir karar var mı, varsa nedir?

Okumama kararım. Eşime yaşadığım ülkede oturum alabilmek için üniversiteye gitmeyip çalışmaya başladım. Planlarımızda o yurt dışına yerleştikten sonra benim üniversiteye gitmem vardı ama biz işlerimizi yoluna koyana kadar çocuklarım oldu. Zaten çalışarak onlarla geçiremediğim zamanı bir de okuyarak daha da azaltmak istemedim. Ben bir anne olarak onların benim okuyamadığım üniversiteyi okuması için elimden geleni yapmam gerektiğine inandım. Aslında bunu tamamen onlara mâl etmem haksızlık olur çünkü zaten evlilik kararımı aldığımda bu şansımı kendim harcamıştım. İkinci bir şansı da kendim istemedim diyelim.
Hava Hanım’ın sorusu: Eğer çocuğun olmuyor olsaydı annesiz bir çocuğa anne olabilir miydin?

Olmak isterdim diye düşünüyorum. Yalnız bunu yapmadan önce o çocuğu tanımak, annesi olmadan önce onunla bir bağ kurmak isterdim. Onun bana fakat daha da önemlisi benim ona iyi geleceğime inandığımda böyle bir adım atmayı düşünürdüm çünkü biliyorum ki onu kabul ettikten sonra herhangi bir sebepten dolayı onu tekrar bırakırsam ikinci defa onu annesiz bırakmış olacağım.
Çilem Hanım’ın sorusu: Evlatlarının her biri farklı bireyler olsa da onları genel özellikleriyle düşünüp bir cisim ya da resimle simgeleme imkanın olsa ne kullanmak isterdin?

Büyük kızım bir ayna, karakter ve görüntü olarak benim kopyam ona baktığımda aynaya bakmış gibi hissediyorum kendimi, tabii 23 yıl önceki halime benziyor.
Ortancı kızım sarı civciv. İlk kızımın bebeklik dönemi zor geçmişti. İkinci kızım o kadar uslu bir bebekti ki hiç zorlanmadım. Oldukça neşeli ve sevimli bir çocuktu. Hâlâ da öyle.
Oğlum hani bip bip diyerek oradan oraya koşup duran bir çizgi film vardı ya… Onu oradaki kuş türüne benzetiyorum. Oldukça hareketli kendisi çünkü. Road Runner’dı çizgi filmin adı galiba.
Sabiha Hanım’ın sorusu: Annelik nedir sizce? Anneliği tek bir cümle ile anlat desem size…

“Kadın seviyorum sanır, evlat sevgisini tadana kadar.”
Bana göre anneliği anlatan en güzel cümle bu. Evlat sevgisi dünyadaki bütün sevgilerin önüne geçiyor. İnsanın insana duyabileceği sevgiden bahsediyorum tabii.
Hatice Işıktaş
Çok güzel bir ropörtajdı
BeğenLiked by 1 kişi