Son on dakika… Zihnim benimle amansız bir kavgaya girişiyor. “Her yere bu kadar geç kalınmaz!” diye söylenirken taksi duruyor. Taksiden yanımdaki çantaları sağa sola çarparak alelacele inerken kucağımda unuttuğum telefonumu yere düşürmenin öfkesiyle attığım tiz çığlık, zamanı birkaç saniye durdurdu. Bütün donuk ve aşağılayıcı bakışların arasında sıcak tavaya aniden atılan buz parçası gibi eridiğim o anda elim kolum sağa sola pelte gibi aktı. Bezgin taksiciye çalınan kornaların tesiriyle irkilerek ve hayatın soğuk mizacına uyum sağlayarak tekrar buz halime bürünüyorum. Seri hareketlerle bavulumu önüme atıp giden taksicinin ardından bakarken siyah saçlarım ürkekliğini yenmiş, havada uçuyordu. Bavulumu düştüğü yerden alıp cesur saçlarım gözlerimi ele geçirmesin diye yüzümü rüzgâra çeviriyorum. Esen rüzgâr yüzümdeki bütün çizgileri düzeltircesine elmas gibi sertçe içimden geçiyor.
Burçin Laçin Altay