Çeviri oldukça meşakkatli bir iştir. Özellikle Türkçenin yabancı sözcüklerle boğulmaya yüz yuttuğu bu devirde iyi bir çeviriye can kurban.
Çevirmen olabilmek ya da bir eseri çevirmek için yabancı bir dili iyi bilmek yeterli değildir. Çünkü çeviri tek taraflı yapılan bir iş değildir. Bunun içinde çevrilecek eserin dilini iyi bilmekten daha iyi bir seviyede kendi dilini, yani Türkçeyi, bilmek bir zorunluluktur. Ancak bu şekilde yabancı bir eseri tüm zenginliğiyle kendi diline kazandırabilirsin. Oysa son zamanlarda yapılan çevirilerde, buna şiir çevirileri de dahil ve çoğunlukta, bunun tam tersi göze çarpıyor.
Türk edebiyatı çeviri anlamında oldukça zengin. Dünde böyleydi bu bugünde böyle. Dünyada sayılıdır böyle kaliteli çeviriler yapmak ve çeviri edebiyatına değer vermek. Ama günümüzdeki teknolojik olanakların gelişip popülerliğin artmasından çeviri de nasibini aldı. Eh biraz da bizim çeviri kitaplara düşkünlüğümüz de var. Yayınevlerinin, doğal olarak, hesaplarını satış üzerinden yapması da unutulmamalı.
Çok fazla çeviri, çok fazla hızla yapılıyor. Bunun doğal bir sonucu olarak görüyorum kötü çevrilmiş eserlerin varlığını. Zaten zaman bir un eleği gibi kötü çevirileri iyi çevirilerden eliyor, eleyecek Ben yine umutluyum ki iyi çevirmenler gün geçtikçe artıyor, artacak.
Çeviri kadar önemli olan başka bir konu da eskiden “sadeleştirme” şimdi “Günümüz Türkçesine Uyarlama” de denilen iştir. Çünkü bu işe çeviri kadar değer verilmiyor. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri sık sık konuşulan ama bir türlü başlanıp sonu gelmeyen bir düşünce olarak kalıyor bu. Oysa bu bizim için bir ödevdir. Eskiyle bağımızın kopmasını istemeyenlerin vazifesidir. Ama hep bir laf ebeliğinden öteye gidemiyoruz neden?
Hadi, nazım yani şiir eserlerini bir tarafa bırakalım. (Çünkü günümüzdeki Eski Edebiyat profesörleri şiirleri günümüz Türkçesine çevirmeye karşı. Bahaneleri de özgün eserin değer kaybetmesi. Oysa böyle kimse okumayınca çok değerli oluyormuş, sanıyorum.) Peki ya düzyazı eserleri… Altı yüz yıllık bir külliyat var arkamızda ama bunu niye çevirmiyoruz? Nedenini ben söyleyeyim çünkü okunmuyor. Çevrilen bu eserlere bakınca görünüyor ki o eserler unutulup gitmiş, basımlar yok piyasada ve bundan daha acı olanı bu durumun kimseyi rahatsız etmemesi. Hani nerede o laf ebeliği yapanlar? Eski ile bağımızı kopuyor diye tepinenler?
Okumamak zaten bizim için büyük bir sorun. Bir de buna sözde değer verip eylemde değer vermemek de eklenince münhasır medeniyetler seviyesine çıkmamız pek olası değil.
Her yıl ne kadar yeni yayınevinin kurulduğunu bilmiyorum, her yıl ne kadar yeni kitap basıldığını da… Ben sadece okumak istiyorum, istediğim kitabı fiyatı hesabı yapmadan.
Sabahattin Orhan