Münfa’il bir semâ-yı giryânın,
Zerdî-i iğbirârı altında
Münkeşif; bir hazân-ı nâlânın,
Gird-bâdî-i gam-nisârında
Soluvermiş, perîde-reng-i bahâr,
Mestaî-i inkisâr içinde nihân;
Bir çiçek, gördüğüm zamân güzelim!
Ufk-ı üryân-ı ömr·i târımda.
Bir sehâb-ı siyâh içinde ıyân,
Sarı bir çehre… Âh, o dem görürüm,
Sarı bir çehre, bir hayâl-i besîm,
Dest-i bî-tâb ü ra’şe-dârıyle,
Rûh-ı gam-bârımla eder takdîm:
Sarı, pejmürde bir soluk zühre!..
Oh, ey yâr-ı bî-vefa! Bilmem,
Bu soluk renkli, münkesir, ebkem
Bu hayâli tanır mısın, acabâ?..
Dest-i bî-rahm-ı lehv ü lû’bunla
Kırdığın, sonra attığın, ey mâh!
O benim aşkımın hayalidir, âh!..
(Mecmua-yı Edebiye, 07.03.1901)
Ahmet Haşim