
Hani siz de bilirsiniz; “kulübede başka türlü düşünülür sarayda başka” demişti sevdiğimiz o filozof. İnanın bundan başka da söyleyebileceğim bir formül, bir ipucu, bir yazarlık dersi taşıyamıyorum kendi bilincimde. Kahramanlarımın göz hizasından yaşantıları okumak asıl derdim. Bu nedenle gerçekte yokum sanki, “tanrıyazar” değilim. Bana natüralist diyenler bile oldu; bunca ayrıntıyı nasıl, nerden öğrendin diye şaşıranlar. Ben öğrenmiyorum kahramanlarım biliyor zaten, onlar en dibini yaşıyor. Hiçbir kitabımın önceki bir benzeri olsun istemedim çünkü yazmak benim için de bir tazelenme. Sizin okurken yaşadığınız duyguyu ben yazarken yaşıyordum. Belki yinelemek gereken şu: Her hikâye, her kahraman kendi dilini yanında taşıyor zaten.