“Su gibi” dedi öyle bir anda karşısında görünce onu; Kainattan yer küreye bakıyormuşum da yere çakılacakmışım gibi, öyle derin ki bakışları, nasıl desem? Engin deryalarda ölümsüzlüğü, sınırsızlığı yaşıyormuşum gibi ona bakmak. Aşk’ın tadı diye sorsan kırk ayrı yürekten dinleyelim derdim de, sevdanın tonu her yürekte gökçe’dir dostum, dalarsın da çıkamazsın …
Burcu Özkan
Siyah mürekkebinin boğuculuğunu bir kenara iteleyip diğerini alıp dağıttı bomboş kağıdının üzerinde. Siyahın içinde de kaybolmuştu ama onu en çok gökkuşağının içinde kaybolup gidişi kahrederdi. Yalnız başınayken huzur veriyor, solmuş günü canlandırıyordu. Ne üzerindeki kırmızı kazağın agresifliği, ne yanı başındaki çayın koyuluğu vardı onda… Yazdıkça kağıdın tuvale dönüşümünü, akıp giden nehrini seyretti.
Helin Durmaz
Uçsuz bucaksız manzaraların dinginliğinde bakışlarla gidilen umutlu yolculukların vatanıdır yüreklerde. Kuşların özgürlüğünü ve mutluluğunu hayal ederken ruhun uçurtmasında salınmaktır sonsuzlukta… Asla yetmeyen ve yetinilmeyen yaşamın kıyısında geleceğin belirsiz havasında derin bir iç çekiştir umuda…
Burçin Laçin Altay