İnsan Arayışta

İnsan hep arayışta.

Ayaklarının altında cam kırıkları…

Başında bulutsu elemler…

Bedeninde yılların yorgunlukları…

Ruhunda zehirli özlem tortuları…

İnsan hep bir kaçışta.

Kendi anlatamadıklarını anlatan şarkılarda bazen.Hiçbir zaman kelimelere sığdıramadığı,

burnunun direğini sızlatan, yüreğinin bam telini titreten mısralara savrulmakta kimi zaman.

Binlerce kilometre uzakta olsa bile, hep aynı gökyüzünün altında, kendi penceresinden ayı seyredip var oluşunun gerçekliğinde rüyalara dalmakta.

Ay ışığının gölgesi altında.

Kendi ‘ben’ inin parmaklıkları arasında hapiste.

Ama bilmez ki aradığını hep yanlış aramakta. Gözleriyle arar insan sadece yüreğiyle bulabileceklerini. Sadece ruhuyla duyabileceklerini. Sadece gözleriyle gördüğüne inanır ya insan!.. Bilmez ki kalbinin sesindedir ona doğru yolu fısıldayan.

Geçmişle gelecek arasında sıkışmasak. Akışa bırakabilsek ömrümüzü. Çocukluğumuzu, gençliğimizi, yolumuzu yordamımızı. Telaş etmeden, sakince ama derinden anlatsak tüm ızdırabımızı.

Aşka aşık olsak ya!

Bir gün ağlasak bir gün gülsek.

Gece demini alana kadar uyumasak.

Gündüzümüzün durmayan yağmurlarından şemsiyelere değil ağaçlara sığınsak. Sadece insan eliyle hazırlanmış birkaç soruluk sınavlardan değil, hayat sınavından yani insan olmanın sınavından geçsek ya!

Hüznümüzü kalbimize bir nakış titizliğiyle işlesek.

Görsek her şeyi gönül gözümüzle, seven kalbimizle, ruh derinliğinde ve bir çocuğun masumiyetiyle. Beden ölümlerinden değil kalplerin ölümünden olsa ya tek endişemiz! Ne cennet sevdalısı ne cehennem korkağı olsak. Cenneti de cehennemi de bu dünyada bıraksak. Ona koşsak avuç içlerimizi göğe yaslayarak. Avuç içleri ki aynasıdır kaderin. Bu yüzden göğe açılır avuçları tüm dua edenlerin.

Ah açılsa şu gönüllerin perdesi. İnsanlığımızı kurtarsak sürgünlerden. Bu hayat yolculuğunda, merhamet, sevgi, hoşgörü, anlayış duraklarında daha uzun kalmayı bir becerebilsek. Kolaya kaçmak yerine zor olana aşık olsak. Yerde yürüyen karıncaya daha bir merhametle baksak ya! Pencereye çarpan rahmet damlalarında huzur bulsak. Göklerin maviliğini martılardan çalmasak.

Ruhumuzun şu ufacık dünyaya sığmaktan zorlandığı için çıkardığı çığlıklar göstermiyor mu aslolandan ne kadar uzakta olduğumuzu?Bilmiyorum. Ne kadar zaman daha devam edecek bu bihaberliğimiz?Bizler Dünya’ya gelmenin bir hüner olmadığını ne zaman anlayacağız?Siyahı, beyazı bir kenara bırakıp karanlığı sabaha boyayabilecek miyiz gerçekten?

Halbuki; ne güzel şey sevmek aşkı var edenin kendisini!

Ve ne güzel şey görmek görünenin ötesini.

Ah ne güzel şey insan doğanın insan kalmayı becerebilmesi!

Ömür yolunda, kendimizi ararken, sevgiyi yol edenlerin yolundan yürüyebilmemiz dileğiyle…

Açalım sevgi şemsiyemizi sarsın tüm yolunu arayanları.

Göz baksın, gönül görsün, ruh duysun.

aslı çetinkaya

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.