“Cömertlik, dalları dünyaya uzanan cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Kim onun dallarından birine tutunursa bu kişiyi cennete götürür.” der Beyhakî…
Cömertliğin kelime manası eli açıklık, esirgemeden veren demektir. Neyi esirgememeli ki kişi? Para, mal, mülk? İhtiyacı olana bunları da vermeli elbet. Fakat tek ihtiyaç bunlar mıdır? Bilmek gerekir kimin neye ihtiyaç duyduğunu. Belki bir somun ekmeğe, bir ayakkabıya, sevilmeye, sevmeye, yalnızlığa, sağlıklı olmaya, uyumaya, anlaşılmaya, belki de içini ısıtacak bir gülümsemeye ya da samimiyet kokan bir sarılmaya… Cömertlik; hediye dağıtmaktır ihtiyaç sahiplerine, her neye ihtiyacı olduğunu bilerek.
Cömertlik bir anlamda da mücadele etmektir aslında. Kalbi olan herkes için mücadele etmek.. Bir insan, bir kuş, bir papatya.. Sadece canlıların mı atar kalbi? Senin kalbine dokunuş yapabilen her varlığın kalbi vardır. Bir şehir, bir kalem, bir avuç toprak, bir yudum su… Hayatına hissiyat katabilen her şeyin vardır bir kalbi.
Mücadele etmek, kalp kırmamak demektir bir anlamda. Cömert sahibi asla kırmamalı kalp taşıyan her bir varlığı. Her birini incitmeden sevebilmeli. Bir insanı seviyorsa, onu olduğu gibi kabul edebilmeli. Bir kuşu seviyorsa, cıvıldamalarına eşlik edebilmeli. Bir şehri seviyorsa, tarihinin kokusunu alabilmeli. Bir papatyayı seviyorsa, dalından koparmayarak özgür bırakabilmeli…
Cömert sahibi: Esirgemeden verebilmeli, kimin neye ihtiyaç duyduğunu bilmeli, mücadele edebilmeli ve her şeyden öte; kalbi olan her bir varlığı incitmeden sevebilmeli…
Ne diyordu Beyhakî? Cömertlik, bir cennet ağacıdır. Kim onun dallarından birine tutunursa o dal kişiyi cennete götürür. O dala sımsıkı tutunalım…
Betül Dağ