Bakışlarımı ayaklarımın ucundaki toprak yığınına sabitleyip içimdeki yıkımın aksine dimdik duruyordum mezarın başında. “Benimle yaşamaya ve yaşlanmaya var mısın Hayat?” diye yankılanıyordu sevdiğim adamın sesi sürekli kulaklarımda. İşaret parmağımı çeneme götürmüş cilveli bir şekilde düşünüyormuş gibi yapmıştım. Uzun süredir beklediğim teklifi yapmıştı sonunda ama naz yapmak, biz kızların özünde vardı. “Hımm… bilemedim şimdi. Yaşasak fakat yaşlanmasak olmaz mı Vefâ?” diye cevap vermiştim.
Haziran sayısında yer alan bu öykünün tamamını okumak için tıklayınız.
Hatice Işıktaş