Ahmet Bey, her zaman oturduğu tekli koltuğunda oturmuş öylece camdan dışarıya bakıyordu. Gönlü de gözü gibi uzaklarda iken aklı da yitip giden zamanın pençesinde can çekişiyordu. Düşünüyordu Ahmet Bey, şu son üç dört yıldır daha fazla düşünüyordu. Gel gelelim ki o kadar düşünmesine rağmen nerede hata yaptığını bir türlü bulamıyordu.
O an bir araba yanaştı iki katlı evin önüne, Ahmet Bey heyecanla doğruldu oturduğu koltuğunda. Arabadan inecek kişiyi beklerken evin önünde duran araba tekrar çalıştı ve yolda ilerlemeye devam etti. O an Ahmet Bey’in tüm benliğini bir hüzün kapladı, yıllardır olduğu gibi. Çevirdi dolan gözlerini kimsesiz evine, gözü takıldı yoldaşının yatağına. Yıllardır tek yoldaşı sokakta bulduğu bir tekir kedi olmuştu. O da geçen yıl vefat etmişti.
Gelmiyorlardı. Uzun zamandır ne evlatları ne torunları, hiçbiri onu ziyarete gelmiyordu. Aralarında bir husumet de olmamıştı ama… Ama onlar her zaman çok meşgullerdi. Yılın çoğu zamanı çalışırlar; bayramlarda, tatillerde ise eş dost ile tatile giderlerdi. Ahmet Bey’in her zaman duyduğu tek bir cümle olurdu, o da; ”Seneye geleceğiz.”
Her gün evine gelen bir temizlikçi kadın olmasa bu evden ancak leşi çıkabilirdi. Allah yukarıda ya temizlik ve yemek için gelen o kadın olmasa birinin aklına gelene kadar eti çürür geriye sadece kemikleri kalırdı.
O an kendini daha fazla tutamadı ve hıçkıra hıçkıra ağladı artık 85 yaşına girmiş olan adam. Önce evlatlarına kızdı, gönlü onlardan razı olmadı. Bu sonu bitmek bilmeyen yalnızlığa onu mahkum ettikleri için hakkını hiçbirine helal etmedi. Daha sonra kalbi sızladı, tövbe etti. Suçu onlarda değil kendisinde buldu. Onları yetiştiremediğini düşündü ve buna daha da fazla ağladı. Titreyen elleriyle yanında duran bastonuna uzandı adam, yavaşça ayağa kalktı ve yatak odasının yolunu tuttu. Üstünü dahi değiştirecek hali olmadığından öylece yatıverdi yatağına ve gözlerini kapatırken içinden Allah’a dua etti.
”Ne olursa olsun sen evlatlarıma benim çektiğim acıları yaşatma Ya Rabbim, onlara hayırlı evlatlar nasip et.”
O günün ertesi günü Ahmet bey üç çocuğunu da arayarak evine davet etti ve üçünden de almış olduğu ”Daha sonra geliriz baba, işler yoğun.” cevabından sonra bir kez daha anladı ki evlatlarına ölümün ne olduğunu öğretememişti ya da onlar öğrenememişti. Dünyanın hızına kendilerini o kadar kaptırmışlardı ki babaları için zamanın dolduğunu görememişlerdi.
Ve Ahmet Bey o gece geçirdiği kalp krizi ile vefat etti, ölüsünü ise bir haftalık izninden dönmüş olan yardımcı kadın buldu. Ahmet Bey haklı çıkmıştı, ölüsünü yardımcı kadın bulmuştu. Adam ölmüş ve geriye sadece birkaç soru kalmıştı.
Ahmet Bey’in gönlü evlatlarından razı olmuş muydu?
Ahmet Bey’in çocukları, zaman onlar için akıp gittiğinde ne yaşayacaklardı? Sahi, tarih gerçekten tekerrürden ibaret miydi?
Fatmanur Dereköylü