Tiyatrocularla Röportaj | Erkan Kocaman

Dünya Tiyatro Günümüz kutlu olsun!

Pandemi döneminde Tiyatro Mahal adıyla bir tiyatro topluluğu kuran Erkan Kocaman ile güzel bir röportaj yaptık. Tiyatronun can çekiştiği bu zor günlerde bir tiyatro kurmanın motivasyonunu ve amaçlarını konuştuk. Kendisine teşekkür ediyor, kariyerinde başarılar diliyoruz.

Erkan Kocaman

Bize kendinizden bahseder misiniz?
2007 yılından beri tiyatro oyunculuğu yapmaktayım. 2016 yılından bu yana Tiyatro Kalemi topluluğunda oyunculuk ve reji asistanlığı yapmaktayım. 2020 yılında Tiyatro Mahal’in kuruculuğunu üstlendim. Bir yandan da Süleyman Demirel Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü Dramatik Yazarlık eğitimi alıyorum.

Tiyatro sizin için ne ifade ediyor?
Kendimi hem gerçekten disiplinli hem de özgür hissettiğim tek yer. İnsanlıkla bir olan tarihinin kenarında köşesinde yer bulmak istediğim bir alan olarak görüyorum.

Tiyatro yaşantınız nasıl başladı? İzlediğiniz bir oyunun ya da oyuncunun etkisi oldu mu? En sevdiğiniz oyunu ve tiyatrocuyu bizimle paylaşır mısınız?
Evvelinden beri tiyatro oyunlarını takip ederim. Önce seyircisi oldum, sonra ise asistanı, oyuncusu… Bu mesleği yapmak istediğimden emin olunca somut adımlar attım. Tiyatro ekiplerinde yer aldım;tiyatroya emek verdikçe de tiyatro emekçisi oldum diyebiliriz. Şu an hem öğrencisi hem emekçisi hem de bir tiyatronun kurucusu olmak hem zorlayıcı hem de sürekli üretmeye teşvik edici.

En sevdiğim oyun deyince de şu an ilk aklıma gelen Oğuz Atay’ın ‘’Oyunlarla Yaşayanlar’’ oyunu oldu. Tiyatroyu ahlâkına uygun yapan, yapmaya çalışsan herkese saygı duyarım; o sebeple de kişi değil de tiyatrocunun genel duruşu önemli benim için.

Türkiye’de sanat yapmak ve sanatçı olmak nasıl bir duygu?
Sürekli mücadele, sürekli üretim ve bitmek bilmeyen bir direnme duygusu! Tüm bunlar olup biterken de bitmek bilmeyen bir yolculuk… Yolda olmak ve bir yandan da işinin hancısı olmaya çalışmak bir nevi. Sanatın içinde durmaksızın disiplinle donanmak diğer yandan da. Bir yandan toplum içinde bağımsız bir tiyatrocu olarak var olmaya, görünür olmaya çalışmak. Aslında ne dersem sanırım doğru kelime “mücadele duygusu”

Kendinizi topluma karşı sorumlu hissediyor musunuz?
Tabii ki hissediyorum ama mesleğimden önce bir insan olarak… Toplumun doğru bir parçası olmak için doğal olarak sorumlu hissediyorum.  Yerde gördüğümüz çöpe, ‘’Ben mi attım, bana ne?’’ diyememek gibi. Hal böyle olunca da mesleğimi icra ederken de hazırlandığım bir karaktere ya da yazarın kurduğu atmosfere duyarsız kalmak ya da sadece bir iş olarak görmek imkânsız. Tiyatro da başlı başına bir sorumluluk…

Pandemi nedeniyle tiyatro faaliyetleri durduruldu ve zamanla açık havada yapılması ya da seyirci kapasitesinin yarıya indirilmesi gibi imkanlar sunuldu. Ancak bu dönemde dijital tiyatro adında bir alternatif yol ivme kazandı. Siz tiyatronun dijitale taşınmasını nasıl yorumluyorsunuz? Sizce tiyatro seyircisiz oynanabilen ve kameralar aracılığıyla izlenebilen bir sanat olabilir mi?
Ben dijitalleşmeyi geçici olarak görüyorum. Şu dönemde yalnızca ayakta durabilmek için geçici bir alternatif yani tercihen yapıldığını düşünmüyorum. Tiyatro seyircisiz ve yalnızca kameralar aracılığıyla tabii ki yapılmaz bence ancak mecburen oyunlarını dijital olarak sergileyen tiyatroların da bunun bilincinde olduğunu biliyorum. Tiyatro yapan kimse bunu istemez ki ama pandemi koşullarında mecbur. Şu anki dijital durumun sağlam bir arşiv oluşturacağını düşünüyorum sadece. İleride bu döneme ait ulaşılabilir bir bellek olacak yaşamlarımızda. Bu da dönemimizin en ulaşılabilir ayrıcalığı olacak kanımca.

Toplumun tiyatroya olan tutumunu ve ilgisini nasıl okuyorsunuz? Pandemi öncesinde tiyatroya olan ilgi sizce yeterli miydi?
Kurum ve kuruluşların yeterli desteği sunmaması, ilgisizliği topluma da bir ayna tutuyor; görünmezlik. Hal böyleyken bu tutum tiyatrolarımızı yaşatma güçlüğü yaşayan bizlerin daha büyük zorluklar yaşamasına sebep oluyor. Pandemi öncesi ya da sonrası diye genelleme yapılacak bir mevzu değil bu aslında. Kentten kente değişen bir durum bu. Kentlerdeki tiyatrolarla seyircilerin beklentileri arasındaki değişkenlik…

Günümüze baktığımızda televizyon ve sinemada ekonomik arzuların, reyting ya da gişe beklentilerinin daha öncelikli olduğunu görebiliyoruz. Pandemiden önce pek dikkatleri çekmeyen tiyatrocularda ise bir fedakârlık söz konusu. Sorumuza gelecek olursak; sizce tiyatro oyuncusu ile televizyon oyuncusu arasında keskin bir fark var mı? Ağırlıklı olarak tiyatroyla ilgilenen oyuncuların, tiyatroyla ve oyunculukla ayrı bir bağı olduğunu, sanata televizyon ve sinemada yer alan oyunculardan daha vefalı ve duygusal baktığını düşünüyor musunuz?
Tamamen kişinin kendi işine yaklaşımı ve verdiği özen demek daha doğru. İster kamera önü ister tiyatro oyuncusu. Emek yoksa üretim de yok. Vefa insanın kendisinde gizli, ya var ya da yok. İnsanoğlu yani…

Öncelikle tebrik etmek istiyoruz. Tiyatronun can çekiştiği bu pandemi döneminde Tiyatro Mahal adında bir tiyatro topluluğu kurdunuz. Bu motivasyonu nasıl buldunuz?
Teşekkür ederiz. Çevrem, arkadaşlarım konusunda şanslıyım. Fikir ortaya çıktığında başta Kamer Yıldız Ok olmak üzere herkes destek oldu. Fikren olumlu bir karşılık alındığında süreci hızlandırdık. Ayrıca tiyatro yapmanın herhangi bir dönemde kolay olmadığının da farkındayız. Yani tiyatroyu sekteye uğratan yalnızca pandemi değil, ilgisizlik ve genel bir desteksizlik bence. Sahnesiz bir tiyatro olduğumuz için de oyunlarımız başlayana kadar hazırlığımız biraz uzun sürecek sadece. Pandemi öncesi sonrası tek farkı bu denebilir. Pandemi döneminde tiyatro kurmamın başka bir nedeni de istenilen koşulları yerine getirerek görünebilir olmak; yani mesleğim bu derken aynı zamanda vergisini ödediğim, çalışanın sigortalı olduğu, emek sömürüsünün olmadığı tiyatrolara bir yenisini de ekleyebilme isteği.

Bir tiyatro topluluğu kurmak istemenizin nedeni nedir?
Dediğim gibi önce seyircisi, sonra emekçisi sonra da öğrencisi olduğum tiyatronun içinde daha da var olma isteği diyebilirim. Bir de Tiyatro Kalemi’nde aramızda yaptığımız espriler vardır; “burada yapamazsınız, kurun bir tiyatro yapın diye” Kuruyorum o zaman dediğimizde de destek bulmak en keyifli yanı… Bir yandan bir parçası olduğum Tiyatro Kalemi ile şimdi proje ortaklığı yürütmek ya da farklı repertuarlar ile sezonda perde açıp aynı heyecanları yaşamak… Etiğini savunduğunuz bir mesleğin kurucusu değil de bir yenisi olmak aslında tüm bu sorunun cevabı diyebilirim; Çoğalarak var olmak, dayanışmayla ve disiplinle…

Tiyatro Mahal’in yapısından bahseder misiniz? Neler yapmak istiyorsunuz, amaçlarınız nedir?

Tiyatro Mahal pandemide kuruldu. Bir nevi tiyatro da farklı bir dönemin tiyatrosu. Perdeler kapalıyken kurulmuş olması oldukça ironik aslında. Buradan hareketle de durağan değil, devingen bir repertuar ile var olma isteğimiz var. Ekip olarak, paylaşarak ve çoğalarak… İlk projemiz, oyunumuz tek kişilik, Kamer Yıldız Ok’un yazdığı, Burak Özbaykuş’un oynadığı ve benim de ilk yönetmenlik deneyimimin olacağı “Güle Güle Parga” oyunu olacak. Mayıs ayında oynamaya başlayacağız. Sonrasında ise beş tiyatro, beş yazar, beş oyuncunun var edeceği projemiz “Grotesk Gazino Monologları” ile her şey yolunda giderse 2021-2022 sezonunu selamlamayı düşünüyoruz. Tiyatro Mahal aslında farklı tiyatrolar ile de proje ortaklığına açık yapısıyla yolculuğuna başladı bile.

Pandeminin sahne sanatlarına olumlu bir etkisi oldu mu sizce? Birlik ve beraberliği, takım ruhunu güçlendirdiğini düşünüyor musunuz?
Pandeminin tek katkısı bu olabilir. Bence örgütlenmeyi öğretti belki öğrenmek zorunda bıraktı bizlere. Yeni inisiyatifler, birlikler doğdu. Sanat dallarının birbirlerine destekleri ve kendi aralarındaki görünürlükleri arttı denebilir.

Sanatın her alanında son yıllarda özgün üretim konusunda ciddi bir sıkıntı yaşanmakta. Sinemada ve televizyonda yabancı yapımlar uyarlanıyor. Tiyatroda durum biraz farklı. Klasikler tiyatronun en önemli besin kaynaklarından ve tiyatro için büyük bir zenginlik. Ancak klasiklerin dışında tiyatroda da yabancı oyunların uyarlandığına sıklıkla rastlıyoruz. Siz tüm bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Kendi hikâyelerimizi anlatmak yerine hazır hikâyelere başvurmak sizce doğru mu? Bu sorulardan hareketle bir yazar olarak yazarlığın gidişatını nasıl yorumlarsınız? Sizce yaratıcılık duraklama evresinde mi?
Uyarlamak da ciddi bir çalışma istiyor. İsteyen onu yapsın, isteyen de kendi hikâyelerini anlatsın. Kaygı bence hali hazırda seyirci olmamasından kaynaklanıyor. Ayak alıştırmak ve modaya uymak gibi düşünüyorum. Özgün metinler de yazılıyor, bence sorun fırsat verilmemesinde. Büyük bir kesim riske girmek istemiyor. Yeni yazarlara ya da oyunlara genellikle fırsat verilmiyor. Çekmecelerde sahnelenmeyi bekleyen oyunların çok olduğunu düşünüyorum.

Eve kapandığımız şu günlerde insanların enerjisi düşük. Keza oyuncuların da performanslarının canlılığını yitirmesi söz konusu olabilir. Her sektör sekteye uğradı en nihayetinde. Böyle bir zaman diliminde oyun sergilemenin zorluğu nelerdir sizce?
Oyuncular provaya girdikleri an enerjilerini toplar bence. Seyirciye, sahneye muazzam bir özlem var herkeste. Böyle bir dönemde oyun sergilemek eskiye göre haliyle daha zor. Herkes haklı olarak çekiniyor. En ufacık bir rahatlama gösterildiğinde vaka artışı malum ama kongre yapma cesareti bulunuyorsa biz de oyun sergileme ve izleme cesaretini imkanlarımız ve tedbirimiz dahilinde göstermeliyiz. Zorluk seyirciyi ikna etmek…

Tiyatronun yanında öykü ve denemeler de yazıyorsunuz. Bu alandaki hedefleriniz nelerdir?
Şu an yazarlık eğitimi alıyorum. Eğitimimin de bir parçası olarak yazma alanında öğrenmek öncelikli hedefim. Yaza boza, düşleye kura tabii ki bir oyun yazarı olmak için kendi kalemimi arama, geliştirme süreci… Sahne arkasında tiyatro emekçisi olmak ise farklı bir üretim ve disiplin. Hedef sahne arkası diyebilirim yani…

Tiyatroyu seven, tiyatro oyuncusu veya yazarı olmak isteyenlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
İsteyen bir şekilde yapar diye düşünüyorum. Tavsiye vermek demeyelim de emek harcamak önemli diyelim.

Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz. Son olarak eklemek ya da dikkat çekmek istediğiniz bir şey var mı?

Özellikle tiyatro gruplarının tabii diğer sanat dallarının da üretimlerindeki tanıtım desteği için Darağacı Sanat’a çok teşekkür ederiz.

Agâh Ensar Can

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.