Sanat olan her yerdeyiz. Kadıköy’de şirin mi şirin bir seramik atölyesine konuk olduk ve o atölyenin sanatkârı Eda Girgin ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Seramik ve heykel alanına ilgi duyanlar, sanatsevenler ve merakına yenik düşenler buyursunlar!

- Öncelikle kendinizden bahseder misiniz?
İsmim Eda Girgin. Kadıköy’de bir seramik atölyem var. Alaylı bir seramikçiyim. Çömlekçi yanında yetişerek şu an bulunduğum noktaya geldim. Bunun dışında kendimi geliştirmek için çeşitli eğitimlere katıldım fakat seramik alanında bir lisans eğitimi almadım. Yapı Ressamlığı bölümünü bitirmiştim üniversitede. İnsan bir işe gönül verirse onu en iyi şekilde yapacak düzeye gelebilir. İstediği takdirde yapamayacağı şey yoktur. Ben de bu alana gönül verdim ve kendimi geliştirdim.
- Bu işi yapmaya nasıl karar verdiniz? Ben bu işi yapmalıyım hissi nasıl geldi?
Ben eğitimimi hep bu alanda yapmak istemiştim. Lisede başlayan bir tutkuydu benim için fakat aile baskısı ve çevresel faktörler üniversite eğitimimi başka bir bölümle tamamlamamı gerektirdi ancak pes etmedim ve kurduğum hayalin peşinden gittim. Yüksek lisansımı yaparken bir yandan seramikle alakalı araştırmalar yapmaya ve eğitimlere katılmaya devam ettim. Kademe kademe ilerleyerek ekipmanlarımı tamamladım ve bu işi yapabilecek noktaya geldim. Bugün de kendi atölyesini kurmuş bir seramikçiyim.

- Genel olarak neler yapıyorsunuz? Atölyenizde ne gibi faaliyetlerde bulunuyorsunuz?
Ağırlıklı olarak torna dersleri veriyorum. Bunun yanında elde şekillendirme, plaka yöntemleri, heykel dersleri veriyor ve seramikle alakalı workshoplar düzenliyorum. Ben de çömlekçi çarkımda elde şekillendirmeyle kendi tasarımlarımı üreterek internet satışına hazırlanıyorum.
- Çamur at izi kalsın diye bir söz vardır. Siz çamurla iz bırakan şeyler yapıyorsunuz. Nasıl hissettiriyor?
Atölyem için belirlediğim ilk isim “Çamur İzi Seramik” idi. Hatta bu isme mühür de yaptırmıştım. Fakat bu isimler sıklıkla kullanılmaya başlandı ve ayrıcalığını yitirmeye başladı. Yurtdışına açılmak adına da global bir isme geçmeyi düşündüm. Bu yüzden de ismi Clay in Fire olarak değiştirdim. Çamur at izi kalsın biraz kaba bir anlama sahip fakat benim attığım çamur kalıcı bir izin yanında anlamlı da bir intiba bırakıyor. His meselesine gelirsek, tabii ki çok iyi hissettiriyor. Çömlekçi çarkında geçen saatler su gibi. En gergin anlarım, işin başına oturduğumda uçup gidiyor. Aklım, fikrim uğraşım oluyor ve bu beni rahatlatıyor. Objenin beni sürükleyip götürdüğü yerde kendimi daha iyi hissediyorum. Orası diğer yerlerden çok daha huzur verici bir yer. Bunu derslere gelen kursiyerlerimde de gözlemliyorum. Günlük hayatında bambaşka işlerde çalışan, farklı meşgaleleri olan insanlar da bu işin başına oturduğunda daha iyi hissediyor. Bu gözlemimden de hareketle söyleyebilirim ki, sosyal hayatın yorgunluğu, moral bozukluğu ve hüznü ellerinizde kayıp giden ve sonrasında da planlı yahut o an karar vererek şekillendirdiğiniz objede kaybolup gidiyor. Sizi tüm kötü düşüncelerden uzaklaştırıyor. Daha çok dinginleştiriyor. En çok bu hissi seviyorum.

- Atölyenizde normal ürünlerin yanında sizin kendi yaratıcılığınızı ortaya koyduğunuz objeler de bulunuyor. Bunları yaparken nelerden ilham alıyorsunuz ve objelerinizde birtakım figürler göze çarpıyor. Bu figürler neleri sembolize ediyor?
Daha çok arkeoloji kazılarında çıkmış ilk insan figürleri, keçi suratları, hayvan motiflerine ağırlık veriyorum. Arkeolojiye daima ilgi duymuşumdur. Kayaçların üzerinde silik kalmış insan motifleri, farklı yazı stilleri bunları seramik üzerlerine kazıyarak geçiriyorum. Bardaklar ve Japon demlikleri gibi. Aynı zamanda Japon tarzını çok beğeniyorum. Bitki desenleri ve geometrik şekilleri de kullanmayı seviyorum. Fakat daha çok antik kazılardaki figürler ilgimi çekiyor ve onlardan yola çıkarak yapıyorum. Hatta bu konularla alakalı kitapları takip ediyor, araştırmalar yapıyorum. Eski Mezopotamya kültüründeki çanak çömlekler üzerindeki figürlere de yer veriyorum. O çanak çömlekler eskiden oldukça işlevseldi ve günlük hayatta kullanılıyordu. Fakat günümüzde de kullanılabilecek olmasına rağmen biz bunlardan bihaberiz. Aslında ben bunları yapmak istiyorum.



- Türkiye’de seramik çalışmaları nasıl başlamış ve sizce seramikte ilham veren bir ülke var mı?
Bir soru vardır mesela, seramik ilk önce Anadolu’da mı çıkmıştır yoksa Asya’da mı diye. O durum da şöyle; Anadolu’da evet çıkmış, Anadolu toprağı demir oksit, düşük derece çömlek ve biz bunu geliştirememişiz çünkü toprak bunu geliştirmeye elverişli değil. Düşük dereceli çamur olduğu için toprak, bunu geliştirmeye yönelik bir şeyler yapamamışız. Bu yüzden ilk önce Japonya’da çıktı demek daha doğru oluyor. Japonya’da farklı bir toprak yapısı var, siyah çamur deniyor. Bunu modern bir şekilde kullanıp geliştirerek şu an iyi bir yere gelmiş durumdalar ve tamamen Japon kültürü dünyanın seramik alanına ilham oluyor. Japon demlikleri ve Japon bardakları buradan geliyor. Anadolu’daki çalışmalar biraz geleneksel kalmış ve bu yüzden gelişememiş. Testi ve güveç gibi işlevsel objelere yer verilmiş. Bu yüzden Japon seramik modelleri daha çok ufkumu açıyor ve yaratıcılığımı kullanmam konusunda şevk ediyor.

- Nasıl bir ortamda çalışmak size daha rahat hissettiriyor?
Atölyemde pek çok çiçek var. Bitkileri ve aydınlık ortamı seviyorum. Her yerden ışık alan bir ortamda çalışmak hoşuma gidiyor. İnsanın az olduğu yerde daha motive bir şekilde çalışabiliyorum ama keşke tornayı her yere taşıyabilsem.
- Bu alanda faaliyet göstermek isteyenlere nasıl bir yol izlemesini tavsiye edersiniz?
Seramikte hiçbir zaman bu olacak diye bir şey diyemiyoruz. Bir deneme yanılma işidir. Devamlı yeni bir teknik bulunuyor. O yüzden sorgulamak gerekiyor. Pek çok sebep sonuç ilişkisi kurulabilir. Buradan hareketle önerim; daima öğrenmeye açık olunmalı ve ben oldum denmemeli. Benim daha önce çalıştığım atölyelerde yıllarını geçirmiş tecrübeli seramikçiler bile ilk günkü heyecanını koruyarak öğrenmeye devam eden insanlardı. Heyecanı diri tutmak, araştırmak ve yeni bilgilere açık olmak bu alanda çok önemli.


- Dergimize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz. Son olarak söylemek istediğiniz şeyler var mıdır alanınıza ilgi duyan meraklı okurlarımıza?
Ben teşekkür ederim ilginiz için. Darağacı Sanat’ı yakından takip ediyorum ve yaptığınız işe saygı duyuyorum. Dilerim sesiniz çok daha gür çıkar ve başarılı olursunuz. Bu alana merakı olan ve bir yerden başlamak isteyenleri atölyeme davet edebilirim. Torna başta olmak üzere pek çok eğitim faaliyetinde bulunuyorum. Herkese teşekkür ediyor, iyi günler diliyorum.
Eda Girgin röportajın sonunda Genel Yayın Yönetmenimiz Agâh Ensar Can’a minik bir seramik dersi de verdi.



Röportajımızın sonuna geldik. Dileriz keyif almışsınızdır, zira bizler çok keyif aldık. Ensar Can’ın aldığı kesin! 😊
Hoşça kalın!