Hayattaki Son Günüm

Çok yorgunum.

Uzun yaşadığımdan mıdır yorgunluğum, yoksa kafama taktıklarımdan mı bilmiyorum ama yorgunum. Bu yorgunluğu iliklerime kadar hissediyorum. Bir yandan da titriyor ruhum. Hava bugün pek bir soğuk. Ömrümün yarısını sığdırdığım iki odalı evimin kapısı, penceresi kapanmak bilmedi iki gündür. Titredikçe titriyorum. Daha dün okşayıp suladığım çiçeklerimin esen rüzgardaki dansını tebessümle seyrediyorum. Ama onlarda bir hal var, pek bir asık yüzleri. Yerin çok uzağında olmayan balkonumdan bir çift ayakkabıya takılıyor gözüm. Bir yerden tanıdıklar aslında ama diyorum ya yorgunum. Gökyüzünden dökülen yaşlarda onca zamanın, anın ve hatıranın akıp gittiğini seyrediyorum o ayakkabılarda. İçeri giriyorum; çocuklarım, torunlarım, birkaç da komşum. Şaşkınım. Virüs çıktı çıkalı hasret kalmıştık birbirimize. Ne ben istedim onların dışarı çıkmasını, ne de onlar istedi beni risk içinde bırakmayı. En son her biriyle dün akşam telefonda konuşmuştum. Halsizliğim ve ağrılarım onları ürkütmüştü ama şimdi iyi hissediyorum, huzurluyum. Peki neden buradalar? Şaşkınım ama konuşamıyorum. Konuşsam da sesimi duyuramıyorum. Mutsuzlar, dağılmışlar ama toplayamıyorum. Belki de bu yaşıma kadar ilk defa bu kadar çaresiz duruyorum. Büyük kızım, ilk göz ağrım, tek sırdaşım dalıp dalıp gidiyor uzaklara, yaklaştıkça da durup durup döküyor gözünden yaşları. Son akan damlası yüreğime düştü. Büyüdükçe büyüdü gözlerim. Sanırım anladım. Sandığım kadar gerçek değil varlığım. Bir şey olmuş, bana olmuş. Birden yabancılaştım 42 yılımın geçtiği evime. Geçtiğimiz yıl büyük bir hevesle kaplattığım koltuklarıma, ayaklarıma değen o tuzlu halıya, televizyonda pek aşina olduğum kanallara… her birine yabancılaştım. Ailem acılarını dışa vurdukça netleşiyordu kafam. Dün akşam her biriyle son kez konuşmuşum. Okşayıp suladığım çiçeklerimle dün akşam vedalaşmışım. Dizimden olduğum ameliyattan sonra rahat yatayım diye çocuklarımın bana aldığı yeni yatağa dün gece son kez yatmışım. Az önce gördüğüm bir çift ayakkabı, benim ayakkabılarım.

Son yıllarda çok az yolculuğa çıkabildim. Dinçtim ama eski gücümde değildim. Bir yere gitmek istediğimde iki numaralı torunum tek laf etmeden bırakırdı beni. Ummadığım zamanlarda elinde iki İzmir usulü ile çalardı kapımı. Beni de, bu evi de çok severdi. Ben de onu çok severdim. Sabahları işe giderken hırçın köpekler olmasa sokakta, şimdiye çoktan yerleşmişti yanıma.

Yolculukları çok severdim. Çoğu zaman büyük kızıma gitmeyi, kimi zaman kardeşime, güç bulduğumda da memleketime. Şimdi yine bir yolculuktayım. Son yolculuğummuş adı. Uzun yıllardır gidemediğim eşimin kabrine temelli gitmek üzere yola çıktım. Ailem, torunlarım, az sayıda tanıdığım orada. Yüzlerinde maske var ama gözlerinden tanıyorum onları. Gözlerinden de tanıyamasam, ıslanmış maskelerinden tanırdım zaten. Bu anları, bu sonu, bu vedayı kabullenmek benim için zor değildi. Allah için yaşıyordum ve geçen her günümde de bugünün geleceğini bilerek hazırlanıyordum. Binbir zorluğun ardından ayrıldı ailem başımdan. Arabalara bindiler ve benim yaşadığım, onların da doğup büyüdüğü eve geri döndüler. Bense hepsinin hafızasına kazınan güler yüzümle peşlerindeydim.

Aradan geçen zaman gidişimin acısını, yaşantımın güzelliğine çevirmişti. Çocuklarım bunlardan bahsediyor, güzel anlarımızı canlandırıp beni o halimle yâd ediyor, bu da hoşuma gidiyordu.  Ev pek kalabalık değildi, cenaze de öyle. Salgın hastalığın yoğun olduğu ve binlerce insanın yakalandığı bu dönemde daha çok telefonla taziye veriliyordu. Ne yalan söyleyeyim çok mutluyum. Bu dönemde çekip gitmek en iyisi oldu. Çocuklarımın ve torunlarımın bu dönemi olabildiğince hafif geçirecek olmaları beni ziyadesiyle memnun ediyor.

Şimdi oturma odasındalar. Benim yerimde büyük kızım oturuyor. Varlığımda olduğu gibi yokluğumda da en büyük iş yine ona düşüyor. Aileyi çekip çevirmek, yeri geldiğinde yönetmek artık onun işi. Ah ne kadar da iş yükledim ona. Evlatlığının yanında arkadaşlık da yaptı bana. Çocuklarınızla arkadaş olun diyenler yokken kurmuştuk biz arkadaşlığımızı çoktan. Düşünüyorum da bu hayatta en çok onunla konuşmayı özleyeceğim sanırım. Yılın yarısında evimde diğer yarısında da onun evinde gece yarılarına kadar yaptığımız sohbetleri, beni dinlemesini en çok da aynı şeyleri defalarca anlattığımı anlamasına rağmen bozmadan beni dinlemesini özleyeceğim. Çocuklarıyla benim evimi evleri bilmelerini, kendi evlerinde de evimdeymişim gibi hissettirmelerini, gibi dediğimde incindiklerini çok özleyeceğim.

Tekli koltuğun birinde küçük kızım oturuyor. Hiçbir zaman içimde büyütemediğim küçük kızım. Daima küçücük kalmış gibi davrandığım, yetişkin yaşında olmasına rağmen geç saatte benden çıkıp evine giderken endişe duyduğumdan taksiye binmesi için direttiğim, dilindeki Kuran ile sevindiğim küçük kızım. Bu hayattaki en büyük dileğim, hakiki mutluluğu kazandığını görmek olan küçük kızım. Onu mutlu görmeyi çok özleyeceğim.

Televizyona yakın olan tekli koltukta da küçük oğlum var, kucağında kızlarıyla. Kimse darılmasın ama doğumlarında en çok sevindiğim iki torunum, onun kızları. Yıllarca dualar edip kucağıma aldığımda şükürler ettiğim iki güzelliğin biricik babası. Babalığın en çok yakıştığı adamdı benim küçük oğlum. Çat kapı gelip beni yemeğe götürmeleri, kahkahalarımın sebebi biricik oğlum… küçüklüğünde çok çektirdi ama büyüdüğünde bolca telafi etti. İftarlarımızı çok özleyeceğim.

Kapı çaldı. Açan büyük torunum. Torun sevincini tattığım, ilk göz ağrımın ilk göz ağrısı. Yeri her zaman ayrı olacak olanım. Sohbetine doyamadığım, sesine ise hayran olduğum büyük torunum. Sesini çok özleyeceğim.

Gelense en küçük erkek torunum. Muhtemelen benim gidişimden bir süre sonra beni yazacak olan torunum. Belki de ailenin en şanslı üyesi. Ömrümün son deminde kendi ağzımdan istemeden kaçırdığım, “Diğerlerini de seviyorum ama onu bir ayrı sevip özlüyorum.” Dediğim has torunum. Gidişimden sonra komşularımdan, “Seni nasıl seviyordu, senle nasıl gururlanıyordu.” Dediğimi duymasıyla un ufak olan torunum. Bunları bilmesine rağmen duyunca daha da fena olan torunum. Z kuşağından saatlerce sohbet edebildiğim, bir dediğimi ikiletmeyen, yeni bir örgü örmeye başladığımda şansına inandığım için rica ettiğim ve ricamı kırmayarak dışarı çıkıp hızla girdiğinde “Kolay gelsin anneanne!” diyen torunumu da samimiyetini de çok özleyeceğim.

Salonda küçük kızımın iki çocuğu oturuyor. Büyüğü evlenene kadar uzun bir süre benle yaşamıştı. Bu yüzden sadece torunum değil, oğlum gibiydi aynı zamanda. Gençliğini rahat geçirsin, bugünlerini güzel hatırlasın diye yaşlılığımın ilk yıllarını hor kullandığım, ona oda verip kendimi önemsemediğim ve şu an bile pişmanlık duymadığım torunum. Kardeşiyse ilk kız torunum. Durup durup dua ettiğim, sonra durup bir daha ettiğim, son günümde bile o dualarımın üzerinde olmasını dilediğim güzeller güzeli meleğim. İkisinin saçma sebeplerden ettiği kavgaları bile özleyeceğim.

Mutfakta da gelinler var. Küçücük mutfağı güzel yürekleri ve ellerinin bereketiyle büyüten güzel gelinlerim. Onların elinden kahve içmeyi, dilinden iki çift güzel söz duymayı çok özleyeceğim.

Bir zamana kadar kolaydı ölümü kabul etmek ama sonra, benden sonrası başladı. Bunu izlemek pek kolay değildi. Üst çekmeceye sıkıştırdığım kirayı veremeyeceğim, mutfağın balkonundaki meyve sepetine ellerimle dizdiğim meyvelerden bir dilim dahi yiyemeyeceğim, yazar torunumla kuru bir dalken iple bağlayıp hayata döndürdüğümüz sarmaşığın tüm duvarı sarıp sarmalayacağını göremeyeceğim, geçen yazın sonunda oğlumun biricik eşinin bana aldığı piknik sandalyesine oturamayacağım aklımdan geçmezdi. İnsan önceyi düşünür, sonrayı hayal eder, daha sonrayı umar ama kendisinden sonrasını bilmek istemez. Ben görüyorum. Evimin nasıl dağıldığını, eşyalarımın bir bir nasıl eksildiğini, oturma odasında oturan ailemi o semte bağlayan çatının nasıl yok olduğunu gün gün görüyorum. Gidişim pek bir yıktı ailemi. Alelade bir vazoyu dahi gereksiz görerek attırmak isteyen ailem gidişimin ardından avizelerime kadar aldı. Kıyamadılar belli ki. Her şey yerli yerinde. Tıpkı varlığımdaki gibi. Oturma odam, küçük kızımın evine taşındı. Salonum varlığımda söz vermiş olduğum gibi ikinci torunuma hediyem oldu. Seccadem ve beraber hayata bağladığımız sarmaşık yazar torunuma emanet. Bastonum, büyük kızımın evine gittiğimde koyduğum köşede yine. Yatağım ve gardırobum ilk kız torunumun odasında yeniden kendini buldu. Bir dönem ailede miras kavgası çıkartan vantilatörüm oğluma gitti. Salondaki üç büyük çerçeveyi, üç büyük torunum arasında paylaştı. 42 yıl boyunca bana ve aileme yuva olan o ev ve beraberinde anılarım, evlatlarımın evlerinde bir ömür yaşamaya devam edecek. Tüm anılar onlarla birlikte. Ben olmasam bile her şey yerli yerinde.

Son yolculuğumun sonuna geldiğim şu anlarda yine düşünüyorum. Hayatımı tekrar yaşayabilseydim daha az yiyip daha çok biriktirerek hacca giderdim. Büyük kızımın telkinlerini aldırmadan üç ayları tam tutardım. Nasıl gideceğim, nasıl tutacağım diye düşünmezdim. Televizyon izlerken sesini daha çok açardım. Daha çok örgü örer ama ondan da çok aileme vakit ayırırdım. Çocuklarımdan herhangi birinin yanlış bir karar vereceğini anladığım an müdahale ederdim. Bugün evimde göremediğim oğlumun bacaklarını dünden kırardım.  Sabah şeker atıp akşam şekersiz içtiğim çayıma şeker atardım. Bir kez olsun asitli bir içecek içerdim. Ertelemez aklıma geldiği an evime bir boy aynası alırdım. Bir kez daha gelsem hayata; yine cümörtesi diyerek güldürürdüm torunlarımın yüzünü. Yine sayardım birine seslenirken dördünün ismini birden. Arayan ben olmama rağmen yine sorardım “Kiminle görüşüyorum?” diye. Sonunda da aynı şekilde kapatırdım telefonu, “Hadi ben seni öptüm.”

Çocuklarım ve torunlarımla elimden geldiğince güzel yaşamaya çalıştım bana verilen bu hayatı. Gidişim değil, onları geride bırakacak olmak üzüyor beni. Ölüm Allah’ın emri, şu ayrılık olmasaydı.

Agâh Ensar Can

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.