Zemheri

Çetin geçecek bir kışa yavaş yavaş adım atmaya başladığımız şu günlerde, hâlen hava değişiminden dolayı adapte olmakta zorlanıyorum. Üç ay sonbahar kombinasyonunun yeni yeni sonuna gelmişken, Kasım rehavetini aşamadım sanırım. Hâlbuki doğa bunun tam tersi bir şekilde, kışa çoktan hazırlamış kendini. Hazan mevsiminde, insan kendi içine kapanıyor; belki kendini daha iyi dinlemek için, belki de mevsimsel yorgunluğunu dindirebilmek için. Bu üç ayı, Osmanlı dönemindeki gerileme ve dağılma dönemlerine benzetebiliriz. Eylül’de, kasvetli havadan dolayı mâziye gidebiliriz; ağaçlar yapraklarını dökerken, savrulan her bir yaprakta kendimizi bulabiliriz. Herkesin hikâyesi başka neticede bu hayatta, o hikâyenin kahramanlarının ise ne yaşadığı meçhul. Mesela, bir bankta otururken, gözlerimiz dalmış uzaklara; yapraklar, eski canlılığını yitirmişken tam da mevsiminde, ruhumuzdan da bir şeyler eksilmiş sanki tam da o anlarda. İnsan bazen kendini yaşının çok üstünde hisseder, yaşın gençtir ama, ruhun ona tezat bir şekilde yaşının çok üstündedir. Yaşanmışlıkların getirisi mi, zamandan insana düşen pay mı, yoksa içimizdeki duyguların taşkın bir deniz edasıyla dışa vurumu mu? Tam olarak bilemiyorum, lâkin her insanın cevabı ne yaşadığına bağlı olarak değişir. Eylül ayı da böylece biterken, geldik Ekim’e. Eylül’ün getirisi olan ayrılık, gözyaşı ve bolca hüzünden sonra, artık sıra alışma sürecinde. Bu sırada dağılabiliriz; köksüz kalmış bir ağaç gibi, kendimizi savunmasız bulabiliriz, lâkin boşa dememişler, ‘’Her kışın bir de baharı vardır.’’ diye. Tıpkı, her gecenin bir sabahı olduğu gibi. Hayatımızda pürüzler illaki olur; tökezleriz de, yeri gelince düşer, yeniden kalkarız ayağa. Ne yaşarsak yaşayalım, döngü seyrinde işlemeye devam ediyor. Gerileyip geçmişe gittik, sonra yaşadıklarımız ile dağıldık ve şimdi de toparlanma zamanı. Ekim’in boğucu havasından sonra, kendimize fırsat tanımak için tam sırası aslında. Kasım’da yaprakların rengi nasıl ki sarıya bürünüyorsa, ruhumuz da bambaşka renkler ile dolup taşıyor bu ayda. Kimi zaman canlı renkler, kimi zaman da soluk renkler. Kabuğumuza çekildik derken, bir de bakmışız Aralık çalıvermiş kapımızı, yanında soğuğu da getirerek. Zemheri ile beraber gelen Yılbaşı var sırada. Ehemmiyeti bir hayli yüksek olan, ama son yıllarda sıradan bir güne dönüşen o gün. Rutinimizi bozmadan, normal hayatımızda yaptığımız şeylerin üstüne bir yenisi daha eklendi sadece, o kadar. ‘Yeni yıl, yeni umutlar’ ile başlayan mottodan, geriye sadece monoton bir günün kalması ne acı… Hâlbuki, her yerde günler öncesinden hazırlıklara başlanır; süslemeler yapılır, meşakkatli bir hazırlığa girişilir ve dilekler hazır bulundurulur. Hayatımızdaki umut arayışını, bir güne sığdırmamız ne kadar mantıklı? Ya da soruyu şöyle değiştireyim; hayâllerimizi bir kavrama bağlamamız ne kadar doğru? Sırf yılbaşı diye okula gitmeyen kaç kişi var mesela? Ya da işinden izin alıp, gününün tamamını, ‘’Bugün acaba ne dilesem?’’ diye düşünen kaç kişi çıkar bu hayatta? Herkeste bir heyecan, bir mutluluk hâli. Çerezler hazırlanır, mısırlar patlatılır, tombala büyük bir heves ile tozlanan yerinden çıkarılır. Kimisi de dışarıda geçirmeyi tercih eder bugünü. Belki bir konserde çılgınca eğlenerek, belki de saatlerce dışarıda boş boş gezerek. Yine de gün sonunda gidilen yer aynı, ertesi gün yaptığımız şeyler de aynı. Hayatımızda köklü değişiklikler olmadığı müddetçe kendimizi kandırır, ana teslim oluruz sadece. Zaten herkesin yaptığı da bu değil mi? Bir gün de olsa, sorumluluklarını, kim olduğunu unutup zamana yenilmek? Yenilen bizken, yenildiğimiz sadece zaman mı peki? Kaçtıklarımız, arkamızı dönüp gitmek istediklerimiz de bu çabamıza dâhil mi? Çam ağacı süslenir, evin atmosferi değiştirilir de, ya bizim taktığımız maskeler? Kapattığımızı zannettiğimiz yaralarımıza merhem mi oluyor tüm bunlar? Kamufle ettiğimiz hâlde, daha da sırıtmasından başka da bir işe yaramıyor. Belki yüzümüz bunu gizler, ama yaptıklarımız pekâlâ da kendini ele verir. İşte o an durup bir bakarsın kendine, kışın soğuğu içime mi işledi diye. Üşüyen bedenimiz değil de, ruhumuzdur aslında. Duygular bir kez açığa çıktığında, onu kapatması da zaman ister. Tek bir gecede mi değişecek hayatımız? İster arkadaşlarımızla, ister ailemiz ile geçirelim bu özel günü; kendimizle yüzleştiğimizde, aslında hiçbir şeyin değişmediğini ve boşluk hissini de tatmaya başlıyoruz yavaş yavaş. Herkes kendine dönecek yine, kendi kişiliğine bürünecek. İşi düşene kadar hâlini hatrını sorar insanlar, sonrası yine aynı yalnızlık. Külkedisi masalındaki gibi süre kısıtlı o günde, vakit dolduğunda her şey eskisi gibi olacak. Heveslerimizi, dileklerimize sakladık ama neticede her insanın beklentisi de, arzusu da farklı yönde. O yüzden niyetlerimizi, olumlamalardan beklemek yerine bizim çabalamamız ve harekete geçmemiz gerekir. Durak aynı ise yolcular farklı olsa bile gelen otobüs aynıdır, rota değişmediği sürece bu böyle sürüp gider. Ta ki, hedef yeri değişene kadar. Bu yolculukta emek varsa, yol katedilebilir ancak. Olur veyahut da olmaz, bu da bilinmez ama en azından, ‘’Denedim, çabaladım.’’ deme şansı olur insanın. Kış her daim gelir; zemheriyi de beraberinde getirir ve doğa olması gereken akışında devam eder, gider. Önemli olan kışın ayazına rağmen, içimizdeki umut ile beraber yeşeren hayâllerimizi yeşertebilmemiz. Ufacık bir kıvılcım, ateşe dönüşebilir, bunu unutmadan yolumuza devam etmeliyiz. Karanlığın olduğu yerde aydınlık, kötülüğün olduğu yerde iyilik de var çünkü. Hayatımıza neyi almak istediğimize bağlı biraz da, karakışta kalsa da ruhumuz, yine umut dolacak benliğimize. Misal, gül çok güzel kokar ama dikeni vardır, battığında çekinmeden acıtır insanın canını. Buna rağmen üstüne giderek hâlâ o gülü tutmaya devam edersek, elimizin kanamaması artık işten bile olmaz. Hayat da böyledir işte, tam da vazgeçtiğin o an, hayatının dönüm noktası olabilir. Mevsim kış olsa da, onu umudumuz ile bahara çevirmek de bizim elimizde. Baharlarımızın tükenmemesi dileği ile.

Sude Yenin

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.