Anlatım Tekniği Bakımından Aylak Adam Romanı

Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam’ı, modernist roman özelliği taşımaktadır. Atılgan bu romanında adı tek bir harften oluşan C. adlı bir adamı ve onun “ideal sevgili” arayışını konu edinir. Sokaktaki Adam’ın başkahramanı Hasan’ın aksine bu romandaki başkahraman C. ne istediğini bilen ve onun peşine düşen bir karakterdir. Romanda C.’nin bu arayış öyküsü kış, ilkyaz, yaz ve güz olmak üzere dört mevsimde yani bir yılda geçer. Babasından kalma bir mirasla “bohem” bir hayat sürdüren C. günlerini çalışmadan, kafasının estiği gibi geçiren bir adamdır. Sanata, özellikle resme ve edebiyata bir ilgisi olan C. hayatını kazanmak için bir işte çalışmaz, babasının geride bıraktığı mal varlığı ile hayatını sürdürür. Çevresinde de sanatla meşgul olan arkadaşları vardır ancak onlara karşı da mesafelidir. C.’nin tek bir amacı vardır, o da hayalindeki kadını bulabilmektir.

Ressam sevgilisi Ayşe’den yeni ayrılmış olan C. bir gün sokakta farklı yönlere dağılan iki kadın görür ve birinin peşine takılır. Mavi gözlü, güzel bir kız olan Güler de onu fark eder. Bu takip bir gün C.’nin Güler’e açılmasıyla son bulur. Böylece C. ve Güler arasında bir ilişki başlar. Günlerini birlikte geçirirler, birbirlerine bağlanırlar. Güler, C. ile olan ilişkisini arkadaşı B.’ye mektuplar yazarak anlatır. Bir gün Güler, C.’ye hayalindeki evden ve iki çocuklu aile hayatını arzuladığından söz eder. Onun bu sözleri C.’yi Güler’den uzaklaştırır. Güler bu ifadeleriyle C.’ye göre herkesleşmiştir. C. bu hayali oldukça sıradan bulur. Bu görüş farklılığı ilişkilerine son verir.

C. yazı geçirmek için yazlık bir bölgeye gittiğinde burada eski aşkı Ayşe ile karşılaşır. C. ve Ayşe tekrardan yakınlaşarak günlerini deniz kenarında veya C.’nin kiraladığı evde geçirirler. Kaldıkları yerde konaklayan diğer aileler bir araya gelip ev sahibinin verdiği yemekleri birlikte yerler. C. burada aykırı tavırları ile dikkat çeker. Ayrıca ikisinin evli olmadan aynı evde kalmaları yadırganır. Böylece ikisi ortamdan uzaklaşmak zorunda kalırlar. Ayşe, C.’nin bu farklı yapısının farkındadır, bu durumdan günlüklerinde sıkça söz eder. İkisinin arası da tıpkı C. ile Güler’de olduğu gibi açılmaya başlamıştır. Ayşe ondaki bu değişikliğin nedenini sorunca C. çocukluğuna inerek Ayşe’ye kendisiyle ilgili gerçekleri anlatır.

C.’nin annesi o daha bebekken ölmüştür ve ona Zehra adlı teyzesi bakmıştır. C. şefkati teyzesi Zehra’nın kollarında tatmıştır. Hayatta olan diğer ebeveyni babası ise C.’yi çocukluğundan beri ürkütmektedir. Üstelik bir gün C. babası ile teyzesini birlikte olurlarken basmıştır. Ayrıca babası evdeki hizmetlileri de sıkıştırıp taciz etmektedir. Bu hadiseden sonra C. babasından iyice tiksinmiş, nefret etmiş, onun gibi olmamak için ant içmiştir. C.’nin kadın bacaklarından korkması ve bu korkuya bağlı bir “kulak kaşıma” tiki geliştirmesi de bu olaya dayanır. C. tüm bunları Ayşe’ye açık sözlülükle açıklar. Ancak yine de bu ilişki de son bulacaktır.

Romanın sonlarına doğru C. bir sinema önünde müşteri arayan bir sokak kadınını ciddi bir para karşılığında evine çağırır. Kadından ona anne figüründeki teyzesi gibi davranmasını ister. Dış görünüş itibariyle teyzesine çok benzettiği bu kadında bir rahatlama arar.

Roman çocukluğunda yaşadığı olumsuz olaylardan sonra “Oidipus” kompleksine kapılıp babasına düşman olan, ona benzememek için direnirken cinsellik üzerine takıntılar geliştiren ve cinsel anlamda başarısız olan, günlerini hiçbir şey yapmadan “aylaklık” ederek geçiren, hayata dair tek bir amacı olan, bu amaç da çocukluk travmasına dayanan şefkatli bir kadın arama olan C.’nin hikâyesini anlatır. C. toplumdan uzaklaşmış, uyumsuz, aşk hayatında bile umduğunu bulup başarıyı yakalayamamış, hayata tutunamamış, zayıf karakterli bir adamdır. Onun böyle bir kişilik kazanmasında etkili olan olaylar bilinç akışı ve geçmişe dönme teknikleri ile anlatılmıştır. Karakterin aykırı, uyumsuz, yabancılaşmış yapısı iç monologlar ile yansıtılmaya çalışılmıştır. Babasından intikamını onun parasıyla rahat bir yaşan sürerek alan C. yalnızca tüketen bir yapıdadır. Onun bu hâli, sarsılmış psikolojisi iç çözümlemelerle ortaya konulmuştur. Babasından yediği darbeler ile onu takıntı hâline getiren C.’nin kadın bacaklarından korkması, ne zaman kadın bacağı düşünse kulağının kaşınması psikolojik temelleriyle ifade edilmiştir. C.’nin iç dünyası, onun bu bozuk ruh hâli, modernist romanın da esas konusudur.

Modernist romanlarda farklı anlatım teknikleri ile anlatı zenginleştirilir. Sokaktaki Adam’daki Ayhan’ın devamı niteliğinde olan Ayşe ve Güler’in anlatıcı olduğu kısımlarda yazar günlük ve mektup alıntılarına yer verir. C.’ye âşık olan Güler, gönül macerasını ve hislerini arkadaşı B.’ye yazdığı mektuplarda anlatır. Ayşe ise C. ile yaşadıklarını, onunla sahilde oturup resim yaptığı günleri, aşkına dair umutsuzluklarını ve korkularını günlüğüne yazar.

Roman kurgusundaki, olay örgüsündeki, zaman ve anlatım unsurlarındaki bu yönleriyle modernist roman çizgisindedir. Topluma yabancı, aykırı, psikolojik bunalımları olan, kendini yalnızlığa mahkûm etmiş olan C.’nin hayallerindeki sevgiliyi arayışını ele alan roman bilinç akışı, iç monolog, geriye dönüş gibi tekniklere yer vermesi ve bireydeki psikolojik başkalaşmayı ele alması yönünden modernist roman anlayışına uygun yazılmıştır.

Aslı Ünlü

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.