Sivri taşların kapladığı sahilde günün son parıltısı sık dalgalarda yankılanıyordu. Çıplak ayaklarıyla yürüdüğü taşların üzerine damarlarından sızan kırmızılık, öfkeli dalgalarla maviliğin içinde dağılarak kayboluyordu. Bacaklarına dolanan ıslanmış beyaz eteklerinde esaretin bağladığı düğümler çözülüyordu. Yüzünü gökyüzüne döndüğünde göz göze geldiği gri bulutların uzun bir yasın ardına saklanmış gözyaşları ile birlikte anlaşmış gibi aynı anda evrene sunuyorlardı. Siyah, uzun ve düz saçlarına yansıyan son güneş ışığı kırıntıları aydınlığı doyurmaya yetmiyordu. Durdu. Denize, gözünün görebildiği en uzak noktaya baktı. O bakışla bütün geçmişini denizin en derinlerine gömmeyi ve bir daha da su yüzüne çıkmamasını istedi. İnsan, denizi en çok dertlerini içine attığı için severdi belki de…
Burçin Laçin Altay