Sevgili Darağacı Sanat Ailesi,
Bu yola çıkmadan önce karşılaştıklarımız, hayal kırıklığını öğretmişti bize. İstesek bile yapamayacağımız şeyler olduğunu, her şeyin bir sınırının olduğunu ve susanlardan ya da çok konuşup kin kusanlardan olmanın daha sancısız olduğunu. Ama! Önünü anlamsız kılmadan ardını arzulayan koca bir ama’mız vardı bizim. Susanlardan da boşa konuşanlardan da olmadığımızı dillendirdiğimiz bir ama!
Darağacı Sanat bu yola çıktığında her ne olursa olsun yoldan ayrılmamayı arzuladı. Gün geçtikçe dallandı, budaklandı. Dallarından birer birer filizlendi zeytindalları. O dala sarılanı da hiç bırakmadı.
Pandeminin ilk günlerinde hayata gözlerini açtı Darağacı Sanat. Açıldığı günün akşamında bir millet kapandı. Öyle ki kurulduğu masaya, kurucuları bile bir daha oturamadı. Şartlar gereği haddinden fazla dijital kalmıştı. Kurucusu, yazarı, okuru, onu vücuda getiren ve takip eden herkes birbirine uzaktı. Ama zaman onun için dozunda bir ilaçtı. Darağacı Sanat ilk haftalık programında bir elin beş parmağına sığmış, kuruluşunun 1.yıldönümünde bir e-sayı halinde iki elin sesi olmuştu. O ilaç bir avuç insanın koca bir edebiyat topluluğuna dönüşmesini sağlamıştı.
İşler ne kadar ters giderse gitsin Mart ayı bizimdi. Bir Mart günü doğduk, bir Mart günü ilk e-sayımızı çıkardık ve elbet bir sonraki Mart gününde kağıt kokusuyla buluşacaktık.
Darağacı Sanat’ın son e-sayısını okumaktasınız. 12.sayısında kendini imha eden bu dizi, yeni bir yolculuğa hazırlıyor bizleri. Şubat sayımızla birlikte Kış’a veda ediyor ve sizlerle el ele tutuşacağımız İlkyaz’a hazırlanıyoruz.
Yaşasın sanat!
Yaşasın Darağacı Sanat!