Oturduğu dama desenli sandalyesinde kahvesini yudumlarken, bir çan sesi duyuldu giriş kapısından. Kafasını yukarı doğru kaldırdığında, siyah yumurta topuklu bir ayakkabının kapıdan içeriye adımını attığını gördü. Ardından da üzerine yapraklar serpiştirilmiş ince uzun bir bacak…
Gelenin kim olduğunu, tanıyıp tanımadığını, herkes gibi mi yoksa hiç kimseye benzemeyen biri mi olduğunu anlayabilmek adına gözleriyle selamladığında geleni, melon şapkasının gölgesiyle güzelleşmiş bir yüz karşıladı merakını. Öylesine zemine yerleştirilmiş karoların üzerinde gezinen adım seslerini dinlerken, adam çoktan kafasını masasına eğmişti. Kendisini gizlemek ister gibi bir halde ama kulağı hâlâ olan bitende ve zihninde dönen ihtimallerdeydi.
Ayşete Yavaş