Tükettim tüm sözcüklerimi
dudaklarında
çatlamış dudaklarında
sevmeyi seni
aradım
çoğalan gözlerinde
kaybolmayı
ve kaç defa kaçtım sonsuzluğa uzanan ellerinden
Uzunca yola çıkan ihtiyar bekçi nasıl bıraktıysa geride tüm bağlılıklarını ben de öyle bıraktım seni, umutsuz yokuşu tırmandım bir öykü eksilsin diye bu şehirden kaçıp gitmek istedim; öyle gökyüzüne tırmanan adımlarla değil bulutların ardına yuvalanmış karıncalardan ürkerek gitmek istedim, bekledim mektubunu ardımdan kuşlarının getirmesini mevsimsiz; çok şey ummuşum senden geç anladım bunu ve anladığım bir şey de kendimin yurtsuz oluşudur; öfkemi dizginledim artık kızamıyorum kendime dost edindiğim yuvasız tavşanlar bana yalnızlığımı hatırlattı, yıldızlı gecelerimizi ve aşk şarkılarımızın arasından yaşamı; daima kaçamağını günlerimin yaldızlattım, sormadılar seni bana ben de sakladım seni parmaklarıma bölüştürerek; un ufak ettiğim anılarımızdan yükselen yalaz yüreğime dokundukça kırdı isimi gözlerimin; terk mi etmiş oldum ümitlerimizi düşlerimin bütünleyemediği görüntünü, bunun için suçlamalı mıyım kendimi senin bakışlarında sızan kan gibi bürünen benim gölgeli akik sözcüklerimi ve püslemeseler de puslanır bağcıkların senin duru kirpiklerinde ve penguenler yetişir senin imdadına son nefeslerinin; beni bekleme ardımda bıraktım seni, uzaklara taşıdım benliğimi seni göz bebeklerimden düşen damlalar da kurtaramaz; seni ancak hatırı sayılır bir dost kurtaracaktı oysa sen seçimini yapmıştın ben yapmıştım şimdiki avuntularımız boşunadır ve ben geçen zamanı yitirdim yerini doldurulmaz sandığım gülücüğünü yerleştirdim gelecekte bir hatıra diye onu koklayacağım, yazacağım senin intiharını belleğime kazacağım toprağına atılmış aldatılan ruhunu; seni özleyeceğim.
Bir mevsimin uçan kelebeğiydin sen
ömrümde
aldandım uçuşuna
eşsiz bir an da yakalanamaz şarkısını
dinleyerek Kuğu’nun
özlem dolu yankısının
yanılgısında kala kaldım
sözcülerinin
Fuat Mecnun