Maskeli Korku

Bugün sosyal medyada boş boş gezinirken benim takip etmediğim fakat takipçi sayısından tanınmış biri olduğunu tahmin ettiğim bir kadının hastaneden durum bildirimine attığı son fotoğrafını gördüm. “R.İ.P.” yazıyordu fotoğrafın altındaki bütün yorumlarda. Yani “Huzurla uyu”. Kadın gencecik yaşında Covid 19’la olan savaşını kaybetmişti. Ürperdim. Bir an kendimi o kadının yerine koyduğumda aklımdan ilk geçen şey “Ben Allah’ın huzuruna nasıl çıkacağım?” oldu. “Ya çocuklarımı nasıl bırakacaktım?”  düşüncesi ise ikincisiydi. 

Çok değil daha birkaç gün önce beş yaşındaki oğluma “Hadi gel annem seninle gezmeye gidelim, nereye gitmek istersin?” diye sorduğumda elindeki bir süredir oynadığı oyuncağını bir kenara atıp büyük bir coşkuyla “Alışveriş merkezine gidelim anneee” diye cevap verdi. Eskiden her ayın son haftası maaşım hesabıma yattığı gün giderdik AVM’ye. Çocuklara ufak tefek bir şeyler alır sonrasında da yemek yerdik ama şimdi öyle kalabalık ortamlardan olabildiğince uzak duruyorduk. Bu yüzden oğlumun bu fikrini pek onaylamasam da hemen hayır demek yerine “Oraya gitmek istediğine emin misin çocuğum, eğer oraya gidersek maske takmak zorundayız,” diye cevap verdim. 

Maskenin onu caydıracağını düşünmüştüm fakat bana “Neden?” diye sorup, benden “Koronadan korunmak için” cevabını aldıktan sonra, yine de gitmek istedi. Giyinip hazırlandık. Maskelerimizi de boynumuzda hazır ettikten sonra arabaya bindik. AVM’ye yaklaştığımızda arabanın aynasından oğlumun maskesini yüzüne çektiğini görünce burukça gülümsedim. “Daha gelmedik ki annem,” dedim yumuşak bir ses tonuyla. “Maskeni indirebilirsin.”

“Hayır anne yaklaştık ya, korona var takmamız gerekiyor,” diye cevap verdi çok bilmiş bir tavırla. AVM’nin binasını uzaktan bile görmek yetmişti onun boncuk boncuk bakan gözlerinin korkmasına. Yola devam edip etmemekte tereddüt ettim. 

 “Başka bir yere gidelim mi annem… oyun parkına mesela?” diye sorduğumda “Hayır,” dedi kararlı bir şekilde.“Artık hiç gitmiyoruz mağazalara.” 

Haklıydı. Sekiz aydır gitmiyorduk onun deyimiyle mağazalara. Nasılsa kargo şirketi ücretsiz bırakıyor kapımıza diyerekten ihtiyaçlarımızı bu Korona sürecinde hep online sipariş ederek gidermiştim. Bu yıl postacıları annemden babamdan daha çok gördüm diyebilirim. Hastalık bulaştırmamak için biz gitmiyorduk annemlere, onlar da gelmiyordu artık eskisi gibi. Koronanın bir başka yan etkisi sevdiklerini yeterince görememekti. 

“Belki de AVM korkumuzu yenmenin zamanı geldi,” diye düşünerek yola devam ettim.  

Aklımı meşgul eden binbir türlü dünyevi işlerle oldukça dalgın bir şekilde AVM’ye girerken oğlum maskemin hâlâ boynumda olduğunu görüp “Anne lütfen maskeni takar mısın ben çok korkuyorum?” dedi. Ortada korkmasını gerektirecek bir durum olmadığından merakla nedenini sordum. Hiç beklemiyordum “Çünkü senin ölmeni istemiyorum anne,” diyeceğini. Yutkundum ve ne diyeceğimi bilemedim. “Ölmeyeceğim,” diyemedim çünkü bundan emin değildim. Ölüm şimdi eskisinden daha mı yakındı? Değildi elbet. O zaman neden “Korkma oğlum,” diyememiştim? 

Sustunuz değil mi? Ben de susup kalmıştım işte böyle. O gün beş yaşındaki oğlumun sözleri bana bu dünyanın yalan olduğunu hatırlattı. “Her canlı mutlaka ölümü tadacaktır” öyleyse yaşamak için bu acelem neydi? 

Bu gece uyumadan önce çocuklarımı öpüp eşime onu sevdiğimi söyleyeceğim. Yatağa yatıp yarının işlerini de düşünmeyeceğim saatler boyu. Ha… bir de mutlaka dua edip günahlarımın affını dileyeceğim çünkü sabah uyanmak olduğu kadar uyanmamak ve Allah’ın huzuruna günahlarımla çıkmak da var. 

İzninizle… İyi geceler. 

“Hayat ne kadar da yalanmış meğer

 Dünya telaşı ne kadar da boş

 Öyle kapılmıştım ki bu yalanın büyüsüne

 Nefsim ayıkmış ruhum sarhoş”

Hatice Işıktaş

2 thoughts

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.