Şeydâyâne Bir Hayal – Cenap Şahabettin

Güneş artık ufûl edip gitmiş,
Ortalık büsbütün kararmıştı;
Sîne-i hâba terk-i rûh etmiş,
Bütün eşya sükûta varmıştı;

Her cihetten olurdu tûdenümâ
Bir nihâyetsiz imtidâd-ı zalâm;
Her yer olmuştu, çeşm-i nâbinâ
Gibi. derbeste-i sevâd-ı zalâm…


O zaman işte dil harâbâne
Bister-i nermîne uzanmıştı
O kadın ki leyâl-i hicrâne
Muttasıl bakmadan usanmıştı.

Bir küçük şem’anın ziyâ-yı zeri
Titredikçe şikeste-tâbâne
Odanın hep ipekli perdeleri
Bayılıp titreşirdi mestâne

Kadının rû-yı sâye-nâkinde
Fark eden sâyenâk dîdesini
Hissederdi nigâh-ı pâkinde
İnfiâl-i hazân-resîdesini.

Sinni aşmıştı kırkı; on senedir
Boş kalan sîne-i hayâlâtı
Tatmış, öğrenmiş, anlamıştı nedir,
Lezzet-i zehr-i infiâlâtı!

Düşerek bister-i muhabbetten
Çâh-ı târik-i hasrete dalmış;
Ayrılıp şevher-i muhabbetten
Cismi dul, kalb ü ruhu boş kalmış…

Bu kadında, bu kalb-i tenhâda
Bu gece bir hayâl-i hoş vardı,
O kadar hoş ki hâb-ı rüyâda
Görmüş olsaydı belki korkardı!

Bakınız şu hayal-i şeydâya:
Onu en bergüzîde erkek
Sevecek de bu dâr-ı tenhâya
Gelerek i’tiraf-ı aşk edecek!

O zaman kendi öyle süslenecek
Ki gören yirmisinde zannnedecek…
Bir zaman âşıkıyla eglenecek,
Âşık-ı pür emel gelip gidecek…

Sevk-i hasretle bir gece, budala
Âşıkı arttırınca cür’etini…
O zaman işte şûh-ı bîpervâ,
Toplayıp kuvvet ü cesâretini

Saçlarından kemâl-i hiffetle,
İki ak tel yolup da göstererek
«Gördünüzmi?… Bunun muhabbetle
Rengi dönmezki ben….» bitiremeyecek,

Sonra: «neredeydi ‘aklın?..» diyecek,
Gülecek. Kahkahât ile gülecek!..

Kalbini bir eliyle setredcek
Asabî kahkahât ile ölecek!…

Genel içinde yayınlandı

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.