2010 dünya kupasını düşünüyorum. Belki hem benim hem de milyonlarca futbolseverin en keyif aldığı unutulmaz deneyimi. Yoktuk, eksikti.
Euro 2012’deki hüznümü hatırlıyorum. Anneannem “bizimkiler ne zaman oynayacak” diye sorduğunda cevap veremeyişimi.
Sonra 2014 dünya kupası… sanırım yavaş yavaş alıştım televizyonda başka ülkeler için heyecanlanmaya. 2018 dünya kupasında da olmayacaktık çünkü, hissetmiştim ve tabii 2022’de de.
Bu hüzünleri, eksiklik ve hatta yoklukları futbolla yaşayan bir insan olarak dibine kadar tatmışken olanları düşünüyorum şimdi de. Bir kıyas yapmayı hak etti çünkü bunca senelik mazi.
Euro 2016’da vardık. Elemeleri nasıl unuturum. Selçuk geldi, gol de geldi. Peki ya sonra? Kaçımız hatırlıyor turnuvada oynadığımız, oynayabildiğimiz 3 maçı? Hatırda kalan prim dedikodusu ve bitmek bilmeyen ego kavgası.
Kabul edelim Euro 2020’de müthiş heyecanlıydık. Papazlar gitmişti, yeni bir jenerasyon vardı. Bizim çocuklar diyorduk onlara, çok iyi hissettiriyorlardı bize ama bugün yine kimse hatırlamıyor oynadığımız, oynayabildiğimiz o 3 maçı. Akılda kalan abicilik anlayışları ve turnuva bitmeden yapılan transfer anlaşmaları.
Bugün Euro 2024’teyiz. 3/3 katılım başarısı bile tarihi bir zafer. En azından bazı tatları alıyoruz diye bakabilir miyiz derken bugün ne durumdayız bir bakalım. İlk defa turnuvaya kazanarak başlamış bir milli takım, Portekiz’e yine yenilmiş bir milli takım ve üçüncü maçlar öncesinde ilk defa, altını çiziyorum ilk defa, gruptan çıkmak için deli saçması hesaplar yapmayan bir milli takım. Şahane görünüyor. Bunu hiç yaşamadık çünkü daha önce. 2016’da sadece son maçını kazanabilmiş ve en iyi üçüncü olamadığı için elenmiş, 2020’de son maçta şu kadar gol atarsak ve bilmemkimler de şu kadar gol atamazsa, yağmur yağmaz da çim kalkmazsa en iyi üçüncü olarak çıkabiliriz hesaplarına karşın 0 çekerek elenmiş bir milli takımdan, 2024’te 1 puan alması durumunda gruptan çıkabilecek bir milli takıma. Peki bugün kim hatırlıyor oynadığımız ilk iki maçı ya da kim hazır son maça? Ne var hatırda şu anda? Sözde lobi, sözde mobbing, sözde torpil ve yine sözde ego savaşı. Kimse hiçbir açıklamaya inanmıyor, kimse hiçbir olumlu ışığı görmüyor, itiraf edelim kimse milli takım başarılı olsun istemiyor. Ben katılmadığımızda daha mutluydum. En azından başarısız olduk, kazanamadık diyordum. Şimdi beceremiyoruz diyorum. Futbol ülkesi bile olamıyoruz diyorum. Hak etmiyoruz diyorum. Biz futbolu değil, kaosu seviyoruz diyorum. Bizim buralarda onlar para yapıyor diyorum. Bu sefer son maçı bile bekleyemedik kaos için. İşler yolunda gitsin istemiyoruz, birilerini yemek için buralarda koşturuyoruz çünkü. 2016’da sitemli gözlerle, hayal kırıklığı içinde Fatih hocayı dinlerken önemsememiştim şu sözlerini ama bunu yapsak gerisi gelecekmiş ne yazık ki.
“Her zaman olduğumuz yerler değil buralar, tadını çıkarmaya çalışalım.”
Agâh Ensar Can