Yıl 2147. Dünya, büyük bir nükleer savaşın ardından harabeye dönmüştü. Şehirler, devasa beton mezarlıklarına dönüşmüş, gökyüzü sürekli gri bir bulut tabakasıyla kaplanmıştı. İnsanlık, hayatta kalabilmek için yeraltına çekilmişti. Büyük metropoller, yeraltında inşa edilen devasa sığınaklarla varlığını sürdürüyor, yüzeyde yaşamak ise ölümle eş anlamlı hale gelmişti.
Tomris, bu yeraltı şehrinde yaşayan bir bilim insanıydı. Görevi, yüzeyin tekrar yaşanabilir hale gelmesi için çözümler bulmaktı. Ancak, her geçen gün umutları daha da azalıyordu. Yüzeydeki radyasyon seviyeleri ölümcül olmaya devam ediyor, bitki örtüsü ise tamamen yok olmuştu. Tomris, günlerini laboratuvarda geçiriyor, geceleri ise yeraltı şehrinin karanlık koridorlarında yürüyerek zihinini rahatlatmaya çalışıyordu.
Bir gece, Tomris koridorlarda yürürken, daha önce hiç görmediği bir kapıyla karşılaştı. Kapının üzerinde “Gizli Bölüm – Yetkisiz Giriş Yasaktır” yazıyordu. Merakına yenik düşen Tomris, etrafına bakındı ve kimsenin olmadığını gördü. Kapıyı zorladığında, kilitli olmadığını fark etti. İçeriye girdiğinde, karanlık bir merdivenle karşılaştı. Merdivenler, derinlere doğru iniyordu.
Merdivenlerden inerken, adımlarının yankısı tüm koridoru dolduruyordu. Aşağıya indiğinde, geniş bir odaya ulaştı. Oda, eski bilgisayarlarla ve çeşitli bilimsel ekipmanlarla doluydu. Masanın üzerinde duran bir dosya dikkatini çekti. Dosyayı açtığında, karşısına çıkan belgeler, yeraltı şehrinin gerçek amacını ortaya koyuyordu.
Bu şehir, insanları korumak için değil, onlara yapılan deneyler için inşa edilmişti. Yüksek radyasyon seviyelerine maruz kalmaları sağlanarak, genetik mutasyonların incelendiği bir laboratuvar olarak kullanılıyordu. Tomris, dehşetle okuduğu belgelerde, insanları kobay olarak kullananların, aslında yeraltı şehrinin yöneticileri olduğunu anladı.
Tam bu sırada, odanın kapısı sertçe açıldı. Tomris, dönüp baktığında, karanlıkta beliren bir figür gördü. Figür, yeraltı şehrinin baş araştırmacısı olan Dr. Kaya idi. Kaya, yüzünde soğuk bir gülümsemeyle Tomris’e yaklaştı.
“Burası, buradan olmaman gereken bir yer, Tomris,” dedi sakin bir sesle. “Ama madem geldin, gerçeği öğrenmenin zamanı geldi.”
Tomris, geriye doğru bir adım attı. “Bu belgeler doğru mu? Bizimle deney mi yapıyorsunuz?”
Kaya, gülümseyerek başını salladı. “Evet, doğru. İnsanlığın geleceği için, bu deneyler gerekli. Yüzeyde yaşanan felaketin ardından, insanlığı kurtaracak çözümler bulmamız gerekiyor. Bu da bazı fedakarlıklar gerektiriyor.”
Tomris, bu dehşet verici gerçeği kabul edemiyordu. Geriye dönüp kaçmak istedi, ama Kaya’nın adamları, kapıyı kapatarak kaçış yolunu kapattı. Tomris, kaçamayacağını anlayarak, ne yapması gerektiğini düşünmeye başladı. Kaya, ona doğru yaklaşarak elindeki şırıngayı gösterdi.
“Bu, sana vereceğimiz bir şans. Eğer bizimle çalışırsan, hayatta kalabilir ve insanlığa gerçek bir fayda sağlayabilirsin. Aksi takdirde, bu odadan çıkamayacaksın.”
Tomris, derin bir nefes alarak kararını verdi. Kaya’ya ve bu korkunç düzene boyun eğmek yerine, insanları uyarmaya karar verdi. Kaya’ya doğru hamle yaparak şırıngayı elinden aldı ve onu yere itti. Kaya’nın adamları şaşkınlıkla ona bakarken, Tomris, laboratuvarın başka bir çıkışı olup olmadığını aramaya başladı.
Oda, karanlık köşeleriyle doluydu, ama Tomris, bir havalandırma kapağını fark etti. Hızla kapağı açarak içeri girdi ve dar tünelde sürünerek ilerlemeye başladı. Tünelin sonunda, yeraltı şehrinin başka bir bölümüne açılan bir kapak buldu. Kapaktan çıkarak, şehrin kalabalık koridorlarına geri döndü.
Tomris, insanlara gerçeği anlatmak için elinden geleni yapmaya kararlıydı. Yeraltı şehrinin halkı, uzun yıllar boyunca bu korkunç deneylerin kurbanı olmuştu. Ancak, Tomris’in çabaları sayesinde, belki de bir gün, insanlık gerçek özgürlüğüne kavuşacaktı.
Gelecekte, belki de yüzey yeniden yaşanabilir hale gelecekti. Ama o zamana kadar, Tomris, insanları bu distopik kâbustan kurtarmak için mücadele etmeye devam edecekti.
Güler Bardakçı