Balıkesir musâbîni için – Harâb-ı zelzele bir köy: Şu yanda bir çatının Çürük direkleri dehşetle fırlamış: öteden Çamur yığıntısı şeklinde bir zemin katının Yıkık temelleri manzûr; uzakta bir mesken Zemine doğru eğilmiş, hemen sükût edecek; Önünde bir kadın… Of, artık istemem görmek! Bu levha kalbimi tahrik içinse, kâfidir; Tasavvur eyleyemem bir yürek, velev münkir, Velev haşin ü mülevves, ki böyle bir hâli Görüp de sızlamasın!.. Şimdi siz bu timsâli, Bu levh-i mâtemi her türlü dehşetiyle alın. Şu muhterem vatanın bir kenâr-ı bâridine; Bütün o manzara-i cân-şikâfı bir de kaim Ridâ-yı berf ile örtün ki titresin de yine İçinde saklayarak sûziş-i felâketini — Yabancı gözlere göstermesin sefaâetini… Nasıl tahammül eder sonra karşısında bunun, Bunun, bu sahne-i pür-ye’s ü girye-meşhûnun Biraz hamiyyet ü rikkatle sızlayan dil-i pâk?.. Derin, iniltili çarpıntılarla sîne-ı hak Teessürâtını söyler bu levh-i âlâma; Sizin de kalbiniz elbet acır, değil mi? Verin, Verin şu dullara, yoksul kalan şu eytâma, Verin enînine gayet, şu bir yığın beşerin!