Size, ey bilmediğim, görmediğim kâri’ler; Size ithaf ile neşreyliyorum bunları ben, Size ithâf ile; zira ne için ketmedeyim, O sizin görmediğim, bilmediğim gözleriniz, Safha-i şi’rime ibzâl-i nigâh eylerken Belki bir noktada birden durarak, velvelesiz, Gösterişsiz iki üç katrecik îsâr eyler… Ben bu ümmîd ile teşyî-i hayât etmedeyim.
İki üç katre-i şefkat… Bu teselli yetişir; Şu cedelgâh-ı mukasside bütün hüsranla, Bütün âlâm ü fecâyile geçen günlerimin İki üç katredir ancak silecek matemini. Siz ki en doğru gören bir nazar-ı vicdânla Tâ uzaktan bana bakmaktasınız, müstağni Tuhfe-i mahmedetimden… Ne samimiyettir; O bakış çehre-i eş’ârıma sâkin sâkin!
Hepsi bunlar, bu yazılmış, unutulmuş şeyler O samîmiyyete meczûb olarak toplanıyor; Kim bilir, belki içinden bîri âlâmmızm,-Evet, âlâmmızm; çünki elemden hâli Yaşayan yok… Buna biçâre beşer katlanıyor! -Belki bir ma’kes-i nâçizi olur; en âlî Yaşayanlar bile hissetmede en müstahkar Yaşayanlar gibidir… Aynı çamurdan bu yığın!