Firâz-ı zirve-i Sînâ-yı kahra yükselerek
Oradan,
Oradan düşmek, ölmek istiyorum
Cevf-i ye’s-âşinâ-yı hüsrâna…
Titrek
Parıltılarla yanan bir mesâ-yı mezbaha-renk
Dağılırken suhûr-ı uryâna,
Firâz-ı zirve-i Sînâ-yı kahra yükselerek
Oradan
Oradan düşmek, ölmek istiyorum
Cevf-i ye’s-âşinâ-yı hüsrâna…
Kanlı bir gömlek
Gibi hârâ-yı şemsi arkamdan
Alıp sürükleyerek,
O dem ki refref-i hestîye samt olur kaim
Ve bir günün dem-i âlâyiş-i zevâlinde
Sürüklenir sular âfâka şu’le hâlinde
O dem ki kollar açar cism-i nâ-ümîde adem,
Bir derin sesle “Haydi!” der uçurum,
O dem,
Firâz-ı zirve-i Sînâ-yı kahra yükselerek
Oradan,
Savt-ı ümmîd-i kalbi dinlemeden
Cevf-i hüsrâna düşmek istiyorum.
(Dergâh, 01.05. 1921)
Piyâle, 1926