Korku

unutulmuş bir mahallenin

dünyaya küsmüş sokağında

el değmemiş bir ormandan bozmaydı evim,

içine yalnız beni alır.

tutuklular çemberinde birkaç turdan sonra

bir sürgün ertesi yolum düşmüştü buraya

yine de bir şikâyetim yoktu,

ayak seslerinin kesildiği sıralarda

yatak odamın penceresinden baktığımda

yıldızlı gece seçiliyordu nasıl olsa

ve bir de sarı bir ev vardı

tam sokağın başında

karanlıkla öpüşünce kirli bir renk alan

bakmasını bilmeyene yetiyordu bu manzara

ve her şeyi unutmayı arzulayanları

ki o zaman henüz kulağını kesmemişti dostum

benim de bir buğday tarlasına düşmemişti daha yolum

hayır, korkacak bir şey yoktu ortada

ama korkuyordum

içimi oyan bir korkuydu bu

bugün bundan biraz yarımım

bir ön görüydü belki de

ya da çok daha fazlası

oysa diş izleri kayboluyordu

kabuk bağlamış yaralar sönerken

artık is de kokmuyordum

-burnum da kokuya alışmış olabilirdi tabiî-

yelkovan umurumda değildi

ama akrepten korkuyordum

duvarlarım ses geçirmez,

bedenim kurşun geçirmezdi, ne yazık

ben yine de korkuyordum, ah bu yalnızlık

ki o zaman henüz kulağını kesmemişti dostum

benim de bir buğday tarlasına düşmemişti daha yolum

Aslı Ünlü

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.